Olay Kuşadası’nda geçer.Sınırlarımız içine girilip binbaşımızı, astsubaylarımızı ve uzman çavuşlarımızın ŞEHİT edildiği şu günlerde ER MUSA’nın hikâyesi önem kazanmaktadır.
1934 yılının Temmuz ayı… İngiltere’nin Akdeniz filosu, Ege’de dolaşırken dört İngiliz askeri tekneyle Kuşadası’nın Dipburun yöresindeki Kanapiçe Koyuna yaklaşırlar.. Deniz sınırlarımızı artık askerlerimizden oluşan Gümrük Muhafaza Alayları korumaktadır. İngiliz Denizciler karaya çıkarken Dipburun Karakol eri Balıkesirli ER MUSA, “Dur! Teslim ol!” diye uyarır ama İngiliz askerleri bu uyarıyı dinlemeyip kaçarlarken Balıkesirli Er Musa tüfeğinin tetiğini arka arkaya çeker. İngiliz subaylarından birisi hayatını kaybeder. Diğeri de yaralanır.
Kuşadası Kaymakamı Dilaver Argun Ankara’yı bilgilendirir. Ankara’dan talimat gelmesi beklenirken, bir İngiliz savaş gemisi Kuşadası Limanı’na demirler. 2 İngiliz subayı karaya çıkıp, Kaymakamın makamına gider. Kaymakamdan askerlerin hesabını sormaya çalışır. Burnu büyük İngilizler öfkelidir. ESKİ Osmanlı Türkiyesinde daha evvel istedikleri gibi bu sularda gezen İngilizler, daha yeni kurulmuş bir devletin askerinin “asil ve güneşin batmadığı imparatorluğun askerini” nasıl öldürdüğünü anlamış değildir. Ve onlara göre bu olacak şey değildir. İstedikleri gibi bu topraklarda at koşturup istedikleri topraklara ayak basmaya alışmışlardır 1838’den beri…
Donanmamız bu sulara gider taziyelerini bildirir Kaymakam da “Türk sularına izinsiz girilmesi nedeniyle görevin yapıldığını” bildirir. İngiliz asker için gerekli tören yapılır ama ESKİ Osmanlı Türkiyesinde konsolosluk bahçesine bir çocuğun erik düşürmek için attığı taşı bile sorun eden ve devletten tazminat ile çocuğun okulunda özrünü bile elde edebilen İNGİLİZLER kızgındır ve ısrarcıdır.
“Er Musa kesinlikle cezalandırılmalıdır ve TAZMİNAT verilmelidir… ”
Diplomatik baskı kurulur hatta daha büyük bir donanmayla Kuşadası kıyılarına gelmeye karar verirler. Alışmışlardır ESKİ OSMANLI TÜRKİYESİNE Ama artık YENİ TÜRKİYE vardır hem de sözde değil uygulamada…
Atatürk bu olayı öğrenir öğrenmez tam da İsveçlilerin dediği gibi “ Atatürk gibi düşünüp Atatürk gibi kararını hızla verir” Cevat Abbas’a Ankara’ya iletilmek üzere “Türk askeri, kendisine düşen vazifeyi yapmıştır” der ve Bolu’dan ayrılır.
Verdiği emir şu dur: “Görevini yaptığı anlaşılan Türk eri Balıkesirli Musa, yerinden alınamaz ve cezalandırılamaz. Gerekirse Musa için İngiltere ile savaş göze alınır. Şimdi Ankara’ya hareket ediyorum. Ege’de kısmi seferberlik emri veriyorum.”
Hükümet ise Kaymakam Dilaver Ergun’a bir takdirname ve para ödülü gönderir. Bu arada. Ege bölgesindeki birlikler kısmi seferberlik durumuna geçirilir. İzmir Müstahkem Mevki Komutanlığı birlikleri, Balıkesir’den 2. Kolordu ile Afyon’daki 1. Kolordu bölgeye doğru yola çıkar!
Yani ER MUSASI için Yeni Türkiye Cumhuriyeti kararını vermiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yöneten iktidar, “Er Musa için” dünyanın ‘kabadayısı’ İngiltere ile gerekirse savaşacaktır! “YENİ” kavramı öyle “ben dedim oldu” diye olunmaz. YENİ TÜRKİYE 1923 sonrasıdır ve HAKKINI da verir. Bu hak, bir tek ERİ için “güneşin batmadığı imparatorluk” ile savaşı göze almaktır. 1934 Kanapiçe koyundaki olay İngiliz elçisine anlatılırken; Türkiye Cumhuriyeti’nin TEMELİ “İngiliz askerlerinin bağımsız bir devletin topraklarında ne işi vardır” a dayanır… “Aman İngilizler bir şey der, barış bozulur, halkın bize vereceği OYLAR gider” DEĞİLDİR… Bu olayda asker de görevini yapmıştır; hükümet de! Bu olay Atatürk Cumhuriyetinin gururudur! Artık Türk kıyılarına öyle el kol sallanarak rahatça girilemeyeceği; Türk askerinin tekinin bile, hele de görevini yapıyorsa çok önemli olduğu; vurgulanmıştır.… Ama bir de şu öğrenilmiştir. Mustafa Kemal Türk milletinin ONURUDUR ve gerekirse ERİ için, Türk milletinin onuru için savaşı bile göze alabilmektedir.. DÜNYA LİDERİ işte böyle olunuyor…. Mustafa Kemal, boşuna DÜNYA LİDERİ ve “TEK ADAM” olmuyor.