Dünya tarihinin en büyük fatihlerinden biridir Moğol İmparatorluğu’nun kurucusu Cengiz Han. 12. yüzyılın sonlarında başlattığı ve 13. yüzyılın başlarında büyük başarılar elde ettiği mücadelesi, bugüne kadar ulaşılan en geniş bitişik sınırlı imparatorluğun doğmasıyla sonuçlanır.
Cengiz Han’ın kurduğu imparatorluk, Çin, İran, Anadolu, Orta Doğu ve Avrupa’ya kadar genişler. Cengiz Han’ın hayatı ve idealleri şüphesiz ilgi çekicidir ve merak konusu olmuştur. Bu konu hakkında en önemli kaynak 1240 yılında yazıldığı bilinen, destansı bir anlatıma sahip Moğolların Gizli Tarihi adlı eserdir.
Mensubu olduğu Kıyat kabilesinin Borçigin kolunun Türk olduğu söylense de, bazı tarihçiler Cengiz Han’ın Moğol olduğunu söylerler. Doğum tarihi hakkında çeşitli görüşler öne sürülür, bunlardan en kabul görenler 21 Ocak 1155 veya 1162 yıllarıdır. Doğu Sibirya topraklarından geçen Onon nehrinin kıyısında Deli-ün-Boldok’ta doğar. Annesi Türk ya da Moğol olduğu bilinmeyen Merkitler’in soyundan gelen Höelin, babası ise Moğol topraklarının reisi Yesügey’dir.
Cengiz Han doğduğunda, babası Yesügey, Tatar kavminden Temuçin Uge adlı bir komutanı esir alır. Geleneklere göre de doğan çocuğuna esir aldığı komutanın adını verir. Temuçin, demirci anlamına gelir. Cengiz Han’ın doğarken sağ elinde büyükçe pıhtılaşmış kanla doğduğu rivayet edilir, bu da onun ileride çok kan dökeceğine yorumlanmıştır. Temuçin’in 3 erkek kardeşi bir de kız kardeşi dünyaya gelir.
Baba Yesügey, karısının akrabalarından kız istemek ve evlilik antlaşması yapmak üzere 8 yaşındaki oğlu Temuçin’le beraber yola çıkarlar. Moğol geleneklerinde evlilik antlaşması erken yaşlarda yapılır. Yolda Bilge Dei-seçen’i görürler. Gördüğü rüyayı anlatır onlara, Temuçin’in bir gün Han olacağını söyler. Baba Yesügey Dei-seçen’in kızı Börte’yi görünce oğluna ister. Antlaşma gereği damat Temuçin artık orada kalır.
Temuçin, babasının onu bıraktıktan sonra dönüş yolunda Tatarlar tarafından zehirlenerek öldürülmesiyle çok zorluklar yaşar. Bunlardan birisi de karısı Börteçine’yi Merkitler’in esir almasıdır. Temuçin, dostlarının da yardımıyla Börteçine’yi kurtarır.
Bu olaydan sonra doğan büyük oğlu Cüçi’nin gerek dünyaya gelişi ve gerekse de isminin anlamı (dışarıdan gelen, misafir) dolayısıyla gerçekten Cengiz’in öz oğlu olup olmadığı konusu bugüne kadar araştırmacıların kafalarını karıştıran, çözülememiş bir mesele olarak devam eder. Cüçi’nin doğumu ile ilgili ortaya çıkan soru işaretleri ve şüpheler, onun kardeşleriyle olan ilişkilerini de olumsuz yönde etkilemiştir. Çağatay (Çagadai) ve Ögeday (Ögödei) sürekli olarak Cüçi’nin dünyaya gelişi ile alay ederlerdi ve bu da aralarındaki ilişkiyi olumsuz yönde etkilerdi. Cengiz Han, bu hususu göz önünde bulundurarak, ölümünden sonra kardeşler arasındaki anlaşmazlık ve hatta kavgalardan çekinip, Cüçi’yi en büyük oğlu olmasına rağmen veliaht göstermez. Zaten Cüçi babasından 6 ay önce ölür.
O ana kadar başıboş gezen Moğol kabilelerini uzun mücadelelerden sonra bir araya toplama başarısını göstererek dünyayı titretecek ve kısa süre içerisinde olağanüstü fetih hareketleriyle en geniş topraklara sahip olacak Moğol İmparatorluğu’nu 1196’da kurar. Temuçin liderliğinde kurulan bu Moğol İmparatorluğu sadece Türklerin ve Müslümanların yaşadıkları bölgeleri değil, dünyanın büyük bir kısmını içine alan Asya ve Avrupa’nın tamamını yakından ilgilendiren ve dünyaya yeni bir düzen vermeye çalışan büyük bir olaydır. Acımasız ve merhametsiz bir şekilde etrafındaki kabile ve devletleri tek tek kendine bağlayan Temuçin 1206 yılında Cengiz Han sıfatını alır ve 1215 yılında Çin’i fethederek devletin sınırlarını oldukça genişletir.
Büyük Katil, Tanrının Bir Cezası, Mükemmel Savaşçı, Taçların ve Tahtların Hakimi gibi birçok lakabı vardır. Kaynaklarda geçen bilgilere göre uzun boylu, geniş alınlı, sağlam bünyeli, kedi gözlerine benzer gözleri olan biridir. Cengiz Han okuma yazma bilmiyordu ve Moğolca’dan başka bir dil de konuşamıyordu. Cengiz Han tarihçiler tarafından acımasız bir fatih olarak bilinir. Fetihleri birçok insan ve kültür hazinelerinin yıkımına neden olur. Ancak Cengiz Han yaşadığı çağın ve kendi halkının bir ürünüydü. Bozkırların acımasız kuralları onun faaliyetlerini belirliyordu. Kurduğu imparatorluk ölümünün ardından bir yüzyıl dayandı. National Geographic yazarlarından Mike Edwards’a göre Moğol korkusunu yaratan başlıca kişidir, ama aynı Cengiz Han Moğol gururunu da yaratmıştır.
Türkler ve Moğollar arasında görülen benzerliklerden birisi de suya kutsiyet atfetmektir. Hatta pek çok tarihçinin anlaştığı üzere Cengiz Han’ın adı da, tingiz (deniz) ile alakalıdır. Cengiz yasasında da suya tuvaletini yapmak idam cezasını gerektiren büyük bir suçtu. Cengiz’in uluslarında çamaşır su ile yıkanmazdı. Kirlenen gömlekler atılır, yenisi giyilirdi. Kazan, tencere, sahan gibi kap kacaklar da su ile yıkanmazdı. Ot ile toprak ile temizlenirdi.
Cengiz Han Yasaları ise bozkırda uygulanmakta olan göçebe sözlü kurallarının yazılı hukuk haline getirilmesidir. Yasa içinde özel ve kamu hukukunun ikisi de vardı. Ancak bu yasaların çok az bir bölümü günümüze gelebilmiştir. Bilinen kısımlara göre zina, bilerek yalan söylemek, bir tutsağa sahibinin izni olmadan yiyecek ve giyecek vermek, kaçak köleyi alıkoymak, mal alıp üç kez arka arkaya iflas ettiğini bildirmek, suya işemek, ordu komutanının çadırının eşiğine basmak, oburluktan kusmak ölümle cezalandırılırdı. Adam öldürme cezası diyet ödemeye dönüşebilirdi. Bir Müslüman öldürülmüşse 40 altın, bir Çinli öldürülmüşse bir eşek ödenirdi. Avda avı vurmayan bir avcı sopa cezası veya ölümle cezalandırılırdı. Çalınan at, aynı değerde 9 atla birlikte geri verilirdi. Hırsızın atı yoksa çocuğu alınırdı. Çocuğu yoksa, hırsız kesilirdi.
Cengiz Han yasalarının yukarıdaki maddelerden çok daha derin içeriği olduğu anlatılır. Buna göre yasalar, birbirini sevmeyi, zina işlememeyi, çalmamayı, yalan tanıklık yapmamayı, hain olmamayı, yaşlıları ve fakirleri korumayı emreder. Yasa dışına çıkanların cezası genelde ölümdü. Cengiz Han yasaları, bütün dinlere eşit uzaklıktaydı. Dinleri Tanrı’nın hoşuna gitmek için kullanılan bir araç olarak görürdü.
Cengiz Han ölümünün yaklaştığını hissetmeye başlayınca gerek din adamlarına, gerekse ilim adamlarına ölümsüzlük iksirini sormaya başlar. Çinli Tao rahibi Çang Çung’un şöhretini duyunca onu davet eder. Cengiz Han “Üstad bana uzaklardan, ölmemek için ne getirdin?” diye sorar. Rahip de “Hayatı uzatmanın çaresi var, ama ölmemek için ilaç yok” diyerek cesurca cevap verir. Cengiz Han’a taoizmi anlatır ve ona şehvetini köreltmeyi, zevki okşayan tadları reddetmeyi, taze ve hafif yiyecekler yemeyi, nefsin isteklerinden uzak durmayı öğütler. Cengiz Han ise bu öğütlerin faydalı olduğunu anlar, fakat Moğolları eski alışkanlıklarından vazgeçirmenin kolay olmayacağını söyler. Bu görüşmeden en karlı çıkan ise Taoistler olur. Çünkü müritlerinin sayısı çığ gibi büyür.
Ağustos 1227’de Tangut Seferi sona ermek üzereyken Cengiz Han rahatsızlanır. Ordunun morali bozulmasın diye gizlenmeye çalışılır. Reşidüddin’in yazdığına göre “Ölümümü kimsenin öğrenmesine izin vermeyin, hiçbir zaman ağlamayın, yas tutmayın, böylece düşmanlarımızın hiçbir şeyden haberi olmaz” der. Cengiz Han, Lipuan Dağı’nda bir vadiye götürülür, şifalı bitkilerle tedavi edilmeye çalışılsa da ölür.
Cengiz Han’ın cesedine ne olduğu, mezarının nerede olduğu günümüzde de hala bir sır. Moğolların Gizli Tarihi’nde de bununla ilgili bir kayıt yok. Ülkesinden yaklaşık 1600 km uzakta öldüğünden getirilmesi çok zor, üstelik Moğollar mumyalama tekniğini bilmiyorlar. Bazı yazarlar, bu nedenle onun öldüğü yere gömüldüğünü yazar. Bazıları ise doğduğu yerde gizli bir yere gömüldüğünü ve cenaze konvoyunda gömüldüğü yeri öğrenen herkesin öldürüldüğünü yazarlar. Diğer bir görüş ise Moğolistan’daki Onon ve Kerilen nehirlerinin kaynakları civarındaki Burhan Haldun Dağı’nda bir ağacın altına gömüldüğünü söyler.
CENGİZ HAN’IN BÜYÜK YASASI
Cengiz Han’ın Büyük Yasasının bize Makrizi’den gelen parçaları:
1. Zina yapan, evli olup olmadığına bakılmaksızın idam edilir.
2. Livatadan suçlu her hangi bir kişi idam edilir.
3. Kasten yalan söyleyen veya büyücülük yapan veya başkalarının davranışları hakkında ispiyonculuk yapan veya kavga eden iki kişinin arasına birinin yanında diğerine karşı olarak girenler de idam edilir.
4. Suya pisleyen veya suyu kirletenler de idam edilir.
5. Her kim mal (veya para) alır ve iflas eder; sonra tekrar mal alır ve yine iflas eder, sonra yine mal alır ve yine iflas ederse, üçüncü defadan sonra o da idam edilir.
6. Sahibinin iznini almadan bir esire yiyecek veya giyecek veren de idam edilir.
7. Kaçan bir köleyi veya esiri bulup sahibi olan kişiye geri vermeyen idam edilir.
8. Bir hayvan yenirken, ayakları bağlanmalı, karnı yırtılarak açılmalı ve hayvan ölene kadar kalbi elde sıkılmalıdır; fakat eğer bir kimse Hz. Muhammet’in inananlarının yöntemi ile hayvanı keserek öldürürse, kendisi de kesilerek öldürülür.
9. Muharebede saldırı veya geri çekilme sırasında eğer bir kişi hurcunu, ya da yayını veya her hangi bir eşyasını düşürürse, arkasındaki adam (attan) inmeli ve bu düşen şeyi sahibine geri vermelidir; böyle (attan) inerek, düşen şeyi sahibine vermeyen kişi idam edilir.
10. Cengiz Han fakirler, Allah’ın Kuranını okuyanlar, doktorlar, âlimler, kendilerini ibadet ve riyazete adayanlar, müezzinler ve ölü yıkayıcılarının vergi ödeme ve iş yapma yükümlülüğüne zorlanamayacağına karar vermiştir.
11. O (Cengiz Han) bütün dinlere saygı gösterilmesini ve aralarında ayrım yapılmamasını emretmiştir. Bütün bu emirlerini tanrıya inanılabilir diye vermiştir.
12. (Cengiz Han) insanlarına, biri prens diğeri esir olsa da verenin tadına bakmadığı yemeği yemelerini yasakladı; yemeği paylaşmaya davet etmeden bir diğerinin huzurunda her hangi bir şeyin yenmesini yasakladı; her hangi bir kişinin yoldaşlarından fazla yemesini, yemeğin piştiği ateşi veya insanların yemek yediği tabağı ezip geçmesini yasakladı.
13. Bir yolcu yemek yiyenlerin yanından geçerken, (attan) inip onlarla birlikte yemelidir ve onlar yolcuyu engellememelidir.
14. (Cengiz han) ellerini suya batırmalarını yasakladı ve su çekmek için kap kullanmalarını emretti.
15. (Cengiz Han) tamamen yıpranmadan elbiselerini yıkamalarını yasakladı.
16. (Cengiz Han) ahlaksız her hangi bir şeyi söylemeyi yasakladı ve her şeyin ahlaklı olduğu konusunda ısrar etti, ahlaklı ve ahlaksız arasında ayırım yapmadı
17. herhangi biri ile konuşulurken yalın olarak ismi kullanılmalıydı.
18. Savaşa gitmeden önce birlikleri ve birliklerin teçhizatlarını şahsen kontrol etmelerini, birliklerin sefer için gereksindikleri her şeyi sağlamalarını ve iğneden ipliğe kadar her şeyi gözden geçirmelerini haleflerine emretti ve eğer askerlerden biri zaruri bir şeyi gereksediği takdirde o asker cezalandırılmalıydı.
19. Erkekler dövüşmek için gittiğinde, onların görevlerini yerine getirmek ve iş yapmaları için kadınların askeri birliklere refakat etmelerini emretti.
20. Seferden döndüklerinde Hakanın hizmetinde belirli görevleri üstlenmelerini savaşçılara emretti.
21. Bazılarını kendisi ve çocuklarına seçebilmesi için her yılın başında bütün kızlarını kendisine takdim etmelerini emretti.
22. Emirleri (prensler/generaller ve noyanları) askeri birliklerin başına getirdi ve binler, yüzler ve onlar için komutanlar atadı.
23. Emirlerini en yaşlısı eğer bir kabahat işlemişse cezalandırılmak üzere hükümdar tarafından gönderilen haberciye -hizmetçilerinin en değersizi olsa dahi- kendisini teslim edecekti ve hükümdar tarafından verilen cezayı uygulamaya başlamadan önce –ki bu ceza idam olsa dahi- onun önünde yere kapanacaktı.
24. Hükümdar dışında kendilerini her hangi birine muhatap göstermelerini Emirlere yasaklamıştır. Her kim kendini her hangi birine hükümdar dışında muhatap gösterir ise idam edilir ve izin almaksızın postasını değiştiren her hangi biri de idam edilir.
25. O, iyi zamanda ülkedeki bütün olaylardan haberdar olabilmek için sürekli posta iletişimini kurmasını emretmiştir.
26. Oğlu Çağatay’a yasaya uyulmasını gözlemeyi emretti
Mirhond (veya Mirhovend)’den:
27. İhmalkârlık nedeniyle askerlerin cezalandırılmasını emretti ve topluluk avı sırasında bir hayvanın kaçmasına izin veren avcıların sopayla dövülerek cezalandırılmasını ve bazı durumlarda idam edilmesini emretti.
28. Adam öldürme (cinayetin cezalandırılması) durumunda, kişi para cezası ödeyerek fidye verip kendini kurtarabilir ki bu Hz. Muhammet’e inanan kişi için 40 altın para (Balysh); ve bir Çinli için bir eşektir.
İbn-Batuta’dan:
29. Mülkünde çalınmış bir at bulunan kişi, bunu aynı cinsten dokuz at ekleyerek sahibine iade etmelidir; eğer bu cezayı ödeyemiyor ise çocukları atların yerine alınmalıdır ve eğer çocuğu yok ise, bizzat kendisi koyun gibi boğazlanacaktır.
Vartang’dan:
30. Cengiz Han Yasaları, yalanı, hırsızlığı ve zinayı yasaklar ve kişinin komşusunu kendisi kadar sevmesini emreder; insanların, bir diğerini yaralamamasını ve saldırıları tümüyle unutmalarını, gönüllü olarak teslim olan ülke ve şehirleri bağışlamalarını, Tanrıya adanan tapınakları vergiden muaf tutmalarını ve yaşlı ve düşkün insanlara saygı göstermelerini emreder. Her kim bu emirlere aykırı hareket eder ise idam edilir.
Mahakia’dan
31. (Yasa bu kuralları emreder) bir birini sevmeyi, zina yapmamayı, çalmamayı, yalancı tanıklık yapmamayı, hain olmamayı ve yaşlı ve düşkün insanlara saygı göstermeyi. Her kim bu emirlere aykırı hareket eder ise idam edilir.
Değişik kaynaklardan:
32. (Cengiz Han Yasası emreder ki) yemek üzerinde boğulan kişi hemen kamptan çıkarılmalı ve derhal öldürülmelidir ve ordu komutanının çadırının eşiği üzerine ayağını koyan kimse de idam edilmelidir.
33. İçmekten kendini alıkoyamıyor ise, kişi ayda üç kez sarhoş olabilir; eğer üç kereden fazla yapar ise kabahatlidir; eğer ayda iki kez sarhoş oluyor ise bu daha iyidir; eğer ayda bir kez ise kuşkusuz daha çok övgüye değer; eğer kişi hiç içmiyor ise, bundan daha iyi ne olabilir? Fakat böyle bir kişi nerede bulunabilir? Eğer böyle bir kişi bulunabilir ise, o en yüksek düzeyde saygıya layıktır. (Riasanovsky bu parçanın Cengiz Han’ın vecizelerine -vecize 20- ait olduğunu kabul etmektedir.)
34. Bir cariyeden doğmuş çocuklar meşru kabul edilecek ve babaları tarafından yapılan dağılıma uygun olarak mirastan paylarını alacaktır. (Avrupa’da sadece yaşlı olanların varis olduğu primogenture yasasının üzerine çıkmaktadır. Çok daha medenidir.) Mülkün dağıtımı yaşça büyük oğlun yaşça küçük oğuldan daha fazla alması temelinde olmakta, genç oğula babanın ev halkı miras kalmaktadır. Çocukların yaşça büyüklükleri annelerinin sıralanışına bağlı olmaktadır; eşlerden biri her zaman yaşça büyük olmalıdır, bu öncelikle onun evlenme tarihine göre belirlenmektedir.
35. Babasının ölümünden sonra, kendi annesi hariç oğlu babasının karılarının hepsini elden çıkarabilir; onlarla evlenebilir veya evlendirerek başkalarına verebilir.
36. Kanuni mirasçılar dışında herkes vefat edenin malını kullanmaktan kesinlikle men edilmiştir.
ALINTIDIR.