FATİH SULTAN MEHMET DÖNEMİ (1451-1481)
Fatih Sultan Mehmed, (30 Mart 1432 – 3 Mayıs 1481) yedinci Osmanlı padişahı. Divan edebiyatında Avnî mahlasını kullanmıştır. Sultan II. Murad ve Hüma Hatun’un oğludur. İstanbul'u fethetmesinden sonra Ebû ʾl-Feth ( Fethin Babası) ve daha sonraki asırlarda Fâtih lakabıyla anılmıştır. Ayrıca döneminde Avrupa'da Büyük Türk (Grand Turco) olarak da zikredilmiştir. İstanbul'un fethi, Orta Çağ’ın sonu Yeni Çağ'ın başlangıcı olmuştur. Bundan dolayı Fatih, "çağ açan hükümdar" olarak da tanınır. İstanbul'un fethinden sonra Kayser-i Rum (Roma İmparatoru) unvanını da kullanmaya başlamıştır. İstanbul'un fethiyle 1000 yıllık Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu son bulmuştur. Fatih, çıkardığı yasalarla devleti önemli ölçüde yeniden biçimlendirmiştir.
Fatih Sultan Mehmet, askeri başarılarla Osmanlı Devleti’ni büyük bir imparatorluğa dönüştürdü. Bilime, tarihe ve felsefeye özel ilgi gösterdi. Türkçeden başka Arapça, Farsça, Latince ve Yunanca kitaplardan oluşan özel bir kütüphanesi vardı. Avni takma adıyla şiirler yazdı. Şiirleri Fatih Divanı (1944), Fatih’in Şiirleri (1946), Fatih ve Şiirleri (1959) gibi adlar altında basıldı. Bilim adamlarını ve edebiyatçıları destekleyen Fatih, nesir ustası Sinan Paşa ile şair Ahmed Paşa’yı vezirliğe kadar yükseltti. Ünlü matematikçi ve astronomi bilgini Ali Kuşçu’nun İstanbul’da kalmasını sağladı. Fatih, İtalyan ressam Gentile Bellini’yi 1479’da İstanbul’a getirterek resimlerini yaptırdı.
Fatih’in saltanatı döneminde Osmanlı ülkesinde 500'den fazla mimari yapı yapıldı. Onun adına yapılan en önemli yapı, İstanbul'da bir cami ile medrese, kitaplık, imarethane (aşevi), darüşşifa (hastane), hamam, kervansaray gibi birimleri kapsayan Fatih Külliyesi’dir.
Fatih, İtalya ve İtalyan kültürünü tanıyan nadir bir Doğu hükümdarıydı. Sultan Mehmed'in yanında bulundurduğu Rum tarihçi Kritvulos, onun kendi anadili olan Osmanlı Türkçesi dışında Arapça, Farsça, İbranice, Keldanice, Slavca, İtalyanca, Yunanca ve Latince bildiğini ifade etmektedir.
Fatih'in özellikle İstanbul'un fethinden sonra zengin bir kütüphanesi vardı ve binlerce ciltlik kitaba sahipti. Antik tarihe meraklı olan padişah, Pulutarque'nin Geographia isimli eserini Yunanca'dan Türkçeye çevirerek coğrafi bilimlere olan ilgisini göstermiştir. Fatih'in sarayında Yunanca ve İtalyanca bilen iki kâtip bulunuyor ve padişaha eskiçağ tarihiyle ilgili bilgiler veriyordu. Mitolojiyle ilgilenen Fatih, Homeros'un meşhur İlyada Destanı'nın kopyasını hazırlatmıştı.
Fatih'in yanında bulunan İtalyan nedimesi ona Antik Yunanistan'daki düşünürlerin ve Romalı tarihçilerin eserlerini okutmuştu. Fatih papaların, imparatorların, Fransa krallarının, Büyük İskender'in Lombardların vekayinamelerini okumuştu.
Bizanslı aydın Gregorios Phrantezes, Fatih'in Büyük İskender, Roma imparatoru Augustus, Bizans imparatoru Büyük Konstantin ve Theodosios gibi şahsiyetlere karşı hayranlık beslediğini söyler. Ayrıca Fatih ateşli silahlara karşı yoğun ilgi göstermiş, tarihteki ilk havan topu olduğu bilinen şahinin çizimlerini bizzat kendisi yapmıştır.
Hristiyanlığı yakından tanımak isteyen Fatih, İstanbul Ortodoks Kilisesine patrik olarak atadığı Gennadios ile Hristiyanlık akaidi üzerine müzakereye girişmiş ve bu müzakerenin yazılmasını istemişti. (Gennadios İtikadnamesi) Hatta bu durum Avrupa'da Fatih'in Hristiyanlığa meylettiği şeklinde yorumlanmış ve Papa II. Pius padişahı Hristiyanlığa davet eden bir mektup kaleme almıştı. -Osmanlı millet sisteminin kurucusu olan Fatih, Rumlara tanıdığı hakları Ermenilere ve Musevilere de tanıdı. Bursa’da oturan Ermeni Piskoposu Ovakim’i 1461 yılında yanındaki Ermenilerle birlikte İstanbul’a getirtti. Onu Ermenilere patrik ve milletbaşı olarak tayin etti.
Fatih’in Hocaları; |
Fatih'in geleceğe hazırlanmasında Molla Hüsrev, Molla Gürânî, Hoca Zâde, Hızır Bey Çelebi, Ali Tûsî, Molla Zeyrek, SinanPaşa, Molla Lütfi, Fahreddin-i Acemî ve Hoca Hayreddin gibi bilginlerin önemli hizmetleri olmuştur. Öte yandan bütün bu hocaların yanında Fatih'e göre hepsindenfarklı, hepsinden cesur bir zât daha vardı ki, Akşemseddin denilen bukimse onun için sadece bir hoca olmaktan da öte bir semboldü. Fatih Sultan Mehmet’deki cevheri keşfeden Akşemseddin, bütün himmetiyle onu geleceğin Fatihi olmaya yöneltmişti. |
İstanbul’un Fethi İçin Hazırlıklar
Çanakkale ve İstanbul Boğazları’nın güvenliğini sağlamak ayrıca boğazdan gelecek yardımı önlemek için Yıldırım Bayezid döneminde yapılan Anadolu Hisarı’nın karşısına Rumeli Hisarı (Boğazkesen)’i yaptırmıştır. Ayrıca Kuzey Ege’nin güvenliği için de Çimenlik Kalesi, Kilitbahir Kalesi ve Bozcaada Kalesi’ni yaptırmıştır. Muslihiddin, Saruca Sekban ve Macar asıllı Urban’a “Şahi” adlı güçlü ve büyük toplar döktürmüştür. Tekerlekli kuleler yaptırmıştır. Bizans’a yardımı önlemek için Edirne’de bir ordu bulundurmuştur.450 parçalık güçlü bir donanma oluşturmuştur. Ok ve mermi atışlarına dayanıklı olan Rumların “şehirler alan” ismini verdikleri tekerlekler üzerinde yürüyen kuşatma kuleleri yapıldı.
II.Mehmet kuşatmaya başlar başlamaz İslami geleneklere uygun olarak kan dökülmeden şehrin teslim edilmesini istemiştir. Fakat İmparator XI. Konstantin bunu kabul etmemiştir.
Bizans’ın Karşı Hazırlığı;
II. Mehmet’in fetih için yaptığı hazırlıklar karşısında Bizans Hristiyan dünyasından Haçlı Seferi düzenlemesini istemiştir. Bunu değerlendirmek isteyen papa, Ayasofya’da Ortodoks ve Katolik mezheplerinin birleştirilmesi için bir ayin düzenletmiştir. Fakat İstanbul halkı, bu birleşmeye karşı çıkmış ve gösteriler yapmıştır. Çünkü IV. Haçlı Seferi sırasında İstanbul, Latinler tarafından işgal edilmiş ve yağmalanmıştır. Bunu hatırlatan Grandük Notaras (Notaaras) da “İstanbul’da Latin külahı görmektense Türk sarığı görmek evladır.” diyerek halkın tepkisini ortaya koymuştur. Avrupa’ya heyetler göndererek yardım isteyen Bizans’a; Girit, Ceneviz, İtalyan ve İspanyol kuvvetleri destek vermiştir. Bizanslılar sur dışındaki köyleri boşaltmış, tahrip olan surların tamiri için mezar taşlarını bile surların içine taşımıştır. Bizans İmparatorluğu, en zayıf yeri olan Haliç’e kalın zincirler çekmiş ayrıca etkili bir silah olan “Grejuva” yani Grek Rum ateşini kullanıma hazırlamıştır.
İstanbul’un Fethedilmesinin Sebepleri
[ Hz. Muhammed’in İstanbul’un fethedileceğini belirtmesi ve onun fetheden ordu ve komutanları övmesi (Dinî neden)
[ Devletin toprak bütünlüğünün sağlanmak istenmesi (Siyasî neden)
[ İstanbul’un jeopolitik/coğrafî konumu ve ticarî merkez olması (Siyasî neden)
[ Bizans’ın entrikalarına son verilmek istenmesi (Siyasî neden)
[ Boğazlara ve İpek Yolu ticaretine hâkim olmak istenmesi. (Ekonomik neden)
İSTANBUL’UN FETHİ (29 MAYIS 1453)
Hazırlıklar tamamlandıktan sonra 6 Nisan 1453’te kuşatma başlamıştır. Fatih, 21- 22 Nisan gecesi 72 parçalık donanmayı Tophane’den Kasımpaşa Limanı’na, yani Haliç’e indirmiş, gittikçe güç kaybeden İstanbul 29 Mayıs 1453’te alınmıştır. 53 günlük kuşatmadan sonra fethedilen şehirde, halka din ve mezhep özgürlüğü tanınmıştır. Nitekim İstanbul’da Gregoryen Ermeni Patrikhanesi’nin kurulmasına izin verilmiştir. Bununla birlikte, Ortodoks Kilisesi’nin başına Katolik ve Ortodoks birleşmesine karşı çıkan birisi getirilmiştir. Bundaki amaç Hıristiyan birliğini parçalamaktır.
İslam dünyasında sevinçle karşılanan fetih “Feth-i Mübin” olarak isimlendirilmiştir. Memlûklular hariç diğer İslam şehirlerinde fethin şerefine büyük şenlikler ve gösteriler yapılmıştır. Fetih ile birlikte Osmanlı Devleti bütün İslam dünyasında iyice tanınmıştır.
İSTANBUL’UN FETHİNİN SONUÇLARI
Türk Tarihi Açısından I Osmanlının toprak bütünlüğü sağlanmıştır. I Boğazların egemenliği Osmanlı’ya geçmiştir. I Başkent İstanbul’a taşınmıştır. I Osmanlıların İslâm dünyasındaki saygınlığı artmıştır. I Osmanlı Devleti’nde “Yükselme Dönemi” başlamıştır. I Ticaret yollarının (İpek Yolu) denetimi Osmanlının eline geçmiştir. I II. Mehmet “Fatih” unvanını almıştır. I Türklerin Avrupa’da ilerleyişi hızlanmıştır. |
Dünya Tarihi Açısından \ Bizans İmparatorluğu sona ermiştir. \ Fetih sırasında kullanılan topların güçlü surları yıkabileceği görülmüştür buda avrupada Feodal yönetimleri olumsuz etkilemiştir.. \ Ortaçağ sona ermiş, Yeniçağ başlamıştır. \ Avrupalılar ilk kez İstanbul’da elçilikler kurmaya başlamıştır. \ Derebeylikler yıkılmış, mutlak krallıklar kurulmaya başlamıştır. \ Avrupa’da Coğrafi Keşiflerin ve Rönesans’ın oluşumu hızlanmıştır. |
AMANNAME -Özellikle gayri müslim tebaaya verilen, padişah tarafından çıkarılan af fermanına, emrine Amanname denir. -Fatih’in hoşgörü ve birlikte yaşama fikrine dayalı, insan haklarını koruyan uygulamalarından İstanbul’un Galata bölgesindeki Ceneviz kolonisi de yararlandı. Fatih, İstanbul’un Fethi’ni takip eden günlerde verdiği bir Amanname ile Galata Cenevizlilerine imtiyazlar tanıdı. |
FATİHİN BATI SİYASETİ
Fatih Sultan Mehmet İstanbul’un fethinden sonra Avrupa’dan gelebilecek tepkileri önlemek, sınırları genişletmek, İslamiyet’i yaymak, Avrupa’daki Hıristiyan birliğini bozmak, Balkan uluslarını yönetim altına almak ve doğudan gelen Türkmenlere yurt bulmak amaçlarıyla batıya yönelik seferler yapmıştır. Bu doğrultuda; 1459’da Belgrat dışında tüm Sırbistan, 1460’ta Mora Yarımadası, 1462’de Eflak, 1464’te Bosna ve Hersek, 1476’da Boğdan, 1479’da Arnavutluk fethedilmiş ve hakiyet alanı genişlemiştir..
FATİHİN ANADOLU SİYASETİ
Fatih Sultan Mehmet Batı’daki faaliyetlerden sonra Anadolu’ya yönelmiştir. 1459’da Amasra (çeşm-i cihan) fethedilmiş, 1460’ta İsfendiyaroğulları yıkılmış ve Sinop alınmıştır. Ayrıca 1461’de Trabzon alınarak Pontus Rum Devleti’ne son verilmiş Anadolu siyasal birliği sağlanmıştır.1466’da ise Karamanoğullarının bir kısım toprağı ele geçirilmiştir. Karamanoğullarının kalan toprakları ise 1483 yılında II. Bayezit tarafından alındı. Böylece bu beylik kesin olarak Osmanlı Devleti’ne bağlanarak Anadolu Türk siyasi birliğini sağlama yolundaki en büyük engel ortadan kaldırıldı. 1473 Otlukbeli Savaşı’nda Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan mağlup edilmiş ve Doğu Anadolu’da güvenlik sağlanmıştır. Anadolu siyasal birliği ve Türk siyasal birliği yönünde önemli fetihler gerçekleşti.
Denizlerdeki Fetihler
1456’da Cenevizliler’den İmroz, Taşoz, Bozcaada, Gökçeada, Semadirek ve Limni adaları, Venedikliler’den Eğriboz ve Midilli alınmıştır. (1462)
Kırım’ın Fethi;
Karadeniz’deki ticaret yoluna tamamen hâkim olmak isteyen Fatih, Gedik Ahmet Paşa komutasındaki bir donanma ile 1475’te Kırım’ı ele geçirmiştir.
Böylece;
Karadeniz bir Türk gölü haline gelmiştir.
Kırım Hanlığı Osmanlı devletine bağlanmıştır.
Karadeniz’deki Ceneviz limanları Osmanlı’ya geçmiştir.
İpek yolunun denetimi tamamen Osmanlıların eline geçmiştir.
Venedikle Savaş ve Rodos Kuşatması;
Rodos, kuşatılmasına rağmen alınamamıştır. Fatih Sultan Mehmet’in karalarda ele geçiremediği tek yer Belgrat, denizlerde alamadığı tek ada ise Rodos’tur. Ege Denizi, Boğazlar ve Karadeniz ticareti için Venediklilerle 1463-1479 yılları arasında on altı yıl süren bir savaş yaşanmıştır. Osmanlı’nın üstünlüğüyle sonuçlanan savaşlarda Venedik barış istemiştir.
1479’da yapılan barışa göre;
Venedikliler Osmanlılardan aldıkları yerleri geri verecek,
Osmanlılar Venedik’ten aldıkları yerleri geri verecek,
Venedik her yıl Osmanlı’ya 10 bin Venedik altını savaş tazminatı verecek.
Ayrıca Venedik’e şu imtiyazlar verilmiştir;
Venedikliler İstanbul’da Balyos denilen devamlı elçi bulundurabilecek,
Balyoslar Osmanlı sınırlarındaki Venedikli vatandaşların davalarına bakabilecek
Venedik bayrağı çeken herhangi bir gemiye saldırılmayacaktı.
Antlaşmanın Önemi
Bunlar yabancı bir devlete verilen ilk imtiyazlardır.
Kapitülasyonların öncüsüdür. Hukukî ve ticarî ayrıcalık verilmiştir.
Osmanlı Devleti’nde sürekli elçi bulundurma hakkını ilk kez Venedik elde etmiştir.
FATİH DÖNEMİNDE DİĞER GELİŞMELER
İlk kez Eşrefi veya Sultani adıyla altın para bastırılmıştır.
Fatih kendi portresini ünlü İtalyan ressam Gentile Bellini’ye yaptırmıştır. Ayrıca Sinan Bey'in ve Şiblizâde Ahmet'in de yaptığı birer portre vardır. Osmanlı tarihinde portresini yaptıran ilk padişah Fatih Sultan Mehmet’tir.
İstanbul Üniversitesi’nin temeli sayılan Sahn-ı Seman Medresesi açılmıştır.
Fatih Sultan Mehmet dünya tarihinde ilk havan topu projesini (Şahi) çizmiştir.
Kayser-i Rum unvanını da kullanmıştır. Fatih, aynı zamanda “Avnî” mahlasıyla şiirler de yazmıştır.
Topkapı Sarayı inşa edilmiştir. Ayrıca 1472’de Topkapı Sarayı’nın birinci avlusuna Osmanlı Devleti’nin en eski köşkü olan Çinili Köşk inşa edilmiştir.
II. Murat döneminde açılan Enderun Mektebi daha da geliştirilmiştir.
Fatih’le birlikte padişahlar divan başkanlığını sadrazama bırakmıştır.
Sınırların genişlemesiyle vezir, kazasker ve defterdar sayıları arttırılmıştır.
Kanunnâme-i Âl-i Osman (Fatih Kanunnâmesi) hazırlanmıştır.
Kanunnâme-i Âl-i Osman Osmanlı Devleti’nin ilk kanunnâmesidir.
Kanunnâme-i Âl-i Osman ile padişaha kardeşlerini öldürtme yetkisi kanun olarak verilmiştir. Bundaki temel amaç, taht kavgalarını önleyerek merkezî otoriteyi korumaktır. Bu kanunnâme ile ayrıca; Müsadere (devlet tarafından bir yöneticinin mallarına el konulabilmesi), Sancak Sistemi (Şehzâdelerin eğitimiyle ilgili sistem) ve Cülûs Dağıtımı (tahta çıkarken dağıtılan bahşiş) yasalaşmıştır.
Fatih Dönemi Önemli Şahsiyetler;
Akşemseddin
Akşemseddin Fatih Sultan Mehmet’in Hocası aynı zamanda bir tıp adamı. Akşemseddin, bilimde ve tasavvufta olduğu gibi, tıp ve eczacılık alanında da büyük bir üne sahipti. Fakat kaynaklarda Akşemseddin'in tıp ilmini kimden ve nasıl öğrendiğine dair net bir bilgi yoktur. Sadece beden hastalıkların değil, aynı zamandan ruh hastalıklarının da hekimi olan Akşemseddin, ruh hastalıklarını da tedâvi ederdi Akşemseddin, Louis Pasteur'in yaklaşık 400 yıl sonra deneyle keşfettiği mikrobu, Maddetü'l-Hayat adlı eserinde yıllar öncesinde dile getirdi: Önemli Eserleri; Risaletü'n-Nûriye-Hall-i Müşkilât-Makamât-ı Evliyâ-Kitabü't Tıb-Maddetü'l-Hayat
Molla Hüsrev
Molla Hüsrev (1480-1480) Fatih Sultan Mehmedtarafından İstanbul'a davet edilerek, 1460 yılında şeyhülislamlığa tayin edilmiştir. Molla Hüsrev, yirmi sene boyuncu bu görevi yürütmüştür. Fatih Sultan Mehmed, Molla Hüsrev için Zamanımızın Ebu Hanife'sidir diyerek sevgisini belirtmiştir. Dürer-ül-Hükkâm fî Şerh-i Gurer-il-Ahkâm; Fıkıh ile ilgili olan, sık sık başvurulan bu en önemli eseri, bütün Türk Osmanlı medreselerinde yorumlalamarı ile birlikte ders kitabı gibi takib edilmiştir. Molla Hüsrev, bu eserini 1472’de yazmağa başlamış, 1478 yılında bitirerek Fatih Sultan Mehmed'e sunmuştur.
Hızır Bey
Fatih'in İstanbul'a atadığı ilk Belediye Başkanı ve Kadısıdır Hızır Bey
Alaaddin Ali Tusi
Aklî ilimlere ve felsefeye ilgi duyan Fâtih Sultan Mehmed, Alâeddin et-Tûsî ile dönemin tanınmış âlimlerinden Hocazâde Muslihuddin Efendi’den Gazzâlî’nin Tehâfütü’l-felâsife’si tarzında bir eser kaleme almalarını, Gazzâlî ile filozofların görüşleri arasında karşılaştırma yaparak her iki tarafın düşüncesini değerlendirmelerini istedi. Hocazâde dört ay gibi kısa bir süre içinde eserini tamamlamasına rağmen, Tûsî çalışmasını altı ayda tamamlayıp sultana takdim etti. Hükümdar iki eseri de inceletti. Gelen beyanlar neticesinde iki müellifi 10.000’er akçe ile taltif etmesine rağmen eseri daha çok beğenilen Hocazâde’ye hil‘at veya binek vererek ayrıca mükâfatlandırdı.