SON OSMANLI MEBUSAN MECLİSİ’NİN TOPLANMASI ( 12 OCAK 1920)
Meclis-i Mebusan'ın Açılması
Padişah Vahidettin 21 Aralık 1919’da Meclisin kapısına kilit vurmuştu. İstanbul Hükümeti ile Temsil Heyetinin görüşmeleri neticesinde Meclisin açılmasına karar verilmişti. Osmanlı Devleti'nin son meclis 12 Ocak 1920 tarihinde 72 mebusun katılımıyla açıldı. Padişahı temsilen Sadrazam Ali Rıza Paşa'nın hazır bulunduğu açılışta, Dahiliye Nazırı Damat Şerif Paşa, padişahın açış nutkunu okudu.
Meclis-i Mebusan'da başkanlık seçimi, 31 Ocak 1920'deki beşinci oturumda yapıldı. 115 mebusun katıldığı ilk tur seçimleri sonucunda Reşat Hikmet Bey 58, Celâleddin Arif Bey ise 40 oy aldılar. Hiçbir adayın çoğunluğu sağlayamaması üzerine ikinci tur oylamaya geçildi. Ancak ikinci ve üçüncü turlarda da bir netice alınamadı. Bunun üzerine Celâleddin Arif Bey, kendisine oy verenlerin Reşat Hikmet Bey'e oy vermelerini, böylece meclis başkanının büyük bir çoğunlukla seçilmesinin sağlanmış olacağını ifade etti. Yapılan dördüncü tur oylama sonucunda, Reşat Hikmet Bey, oylamaya katılan 115 mebustan 65'inin oyunu alarak Meclis-i Mebusan Başkanlığına seçildi. Daha sonra yapılan başkanvekillikleri seçimi sonucunda da, Birinci Başkanvekilliğine Aydın mebusu Hüseyin Kâzım Bey, İkinci Başkanvekilliğine ise Karesi mebusu Abdülaziz Mecdi Efendi seçildiler. Meclis-i Âyan Reisi Tevfik Paşa’dır.
İtilaf devletleri toplanacak olan mebusan meclisine ve seçimlerine çok fazla müdehale etmemiştir. Nedeni ise alınacak kararların kendi lehlerine olacağını düşündüklerinden dolayıdır.
MİSAK-I MİLLİ KARARLARI ( 28 OCAK 1920 )
Misakımillî metni 28 Ocak 1920’de son Osmanlı Mebusan Meclisi tarafından kabul edildi. “Millî Ant” anlamını taşıyan Misakımillî’nin bazı maddeleri şunlardır:
Maddeleri
1-Sınırlar: Mondros Ateşkesi’nin imzalandığı güne kadar Türk ordularının koruduğu; henüz işgale uğramamış, Müslüman Türk nüfusun çoğunluğu oluşturduğu vatan toprakları bir bütündür parçalanamaz.
-Milli sınırlardan ilk defa Erzurum Kongresi’nde daha sonra Sivas Kongresinde bahsedilmişti ve bu karar burada açıkça ifade edilmiştir
-Milli sınırlara son ve kesin şekli verilerek açıklık getirilmiştir.
-Milli sınırlar Wilson İlkeleri’ne dayanarak hazırlanmıştır.
2-Boğazlar: İstanbul ve Marmara’nın güvenliği sağlandığı takdirde, Boğazlar uluslararası ticarete açılabilir. Ayrıca Boğazlardan geçecek gemilerin durumu, bizimle birlikte diğer ilgili devletlerin de ortak kararlarıyla tespit edilmelidir.
-Boğazlar konusunda tam bağımsızlık belirtilmiştir.
3-Azınlık Hakları: Sınırlarımız dâhilinde yaşayan azınlıklara, komşu ülkelerdeki Müslüman azınlıklara tanınan haklar oranında hak tanınacaktır.
-Devletlerin eşitliği ilkesi ön plana alınmıştır.
-Azınlıklarla ilgili ilk karar Erzurum Kongresinde alınmıştı.Hatta Rusya’ya açıkça yardım çağrısı yapılmıştı.
4-Kapitülasyonlar: Politik, ekonomik ve mali gelişmemizi engelleyen ve hukuk alanında hâkimiyetimizi sınırlayan imtiyazlar kabul edilemez.
Bu karar ile ilk defa kapitülasyonların kaldırılması amaçlanmıştır. Ekonomik bağımsızlığımızdan ve egemenlik haklarımızdan taviz verilemeyeceği vurgulanmıştır.
5- Üç Bölgede Plebisit yapılması vurgulanmış;
a-Arap Ülkeleri: Ateşkes imzalandığı sırada işgal altında bulunan ve halkın çoğunluğunu Arap Müslümanların oluşturduğu ülkelerin geleceği, o ülke halklarının kararına göre belirlenmelidir.
b-Batı Trakya: Bölgenin geleceğini belirlemek üzere Plebisit’e (halkoyuna) başvurulmalıdır.
c-Elviyayı Selase: Kendi istekleriyle Türkiye’ye katılmış olan Kars, Ardahan ve Batum (Artvin)’da gerekirse bir daha halkoyuna başvurulmalıdır. Daha önce Temmuz 1918’te halkoylaması yapılmıştı.
Önemli Uyarı: Bu bölgelerde, halkın çoğunluğu Türk ve Müslüman olmasına güvenildiğinden, serbest oylamanın çıkarlarımıza uygun olacağı düşünülmüştür.
6-Osmanlı Borçları: Sınırlar, Boğazlar ve İstanbul ile ilgili şartlarımız kabul edilirse Osmanlı dış borçları ödenecektir. Bu şartlar kabul edilmeden barış yapmak mümkün değildir.
-Her alanda Tam bağımsızlık amaçlanmıştır.
Misak-ı Milli Kararları’nın Önemi;
a-Milli sınırlarımız kesin olarak belirlenmiştir.
b-Misak-ı Milli, Türk milletinin ulusal sınırlar içerisinde tam bağımsız yaşama yeminidir.
c-Milli bilincin tam olarak oluştuğu görülmüştür.
d-Misak-ı Milli’de ulusal bağımsızlık ve ülke bütünlüğü ile ilgili konular gündeme gelmiş ancak padişahın meclisteki etkinliği nedeniyle ulusal egemenlik ilkesi ön plana çıkarılmamıştır.
e-Wilson İlkeleri’ne uygun bir barışa hazır olunduğu vurgulanmıştır.
f-Milli Kurtuluş Savaşı’nın programını ve temelini oluşturmuştur.
-İtilaf Devletleri’nin Misak-ı Milli Kararlarına Tepkileri çok sert olmuştur.
-Mebuslar Meclisi, Misak-ı Milli kararlarını 28 Ocak 1920’deki gizli oturumda kabul etmiş, fakat kararlar 17 Şubat 1920’de basına duyurulmuştur.
-Bu kararlardan rahatsızlık duyan işgalci güçler, önce Hükümet ve Meclise baskı yaparak alınan bu kararların değiştirilmesini istediler. İşgalci güçlerin bu tutumlarının nedeni; alınan bu kararları beklentilerine aykırı bulmalarıdır.
abdullahhoca.com UYARIYOR
MALTA’YA SÜRGÜN
İtilaf Devletlerinin ve Padişah Vahidettin’in baskıları sonucu, Sadrazam Ali Rıza Paşa istifa etti (3 Mart 1920). Yerine getirilen Salih Paşa getirildi Salih Paşa da baskılara dayanamadı bir aylık başbakanlık yaparak istifa etmiştir (2 Nisan 1920). Yerine Damat Ferit Sadrazamlığa getirilmiştir. İstekleri kabul edilmeyen işgalci güçler, 16 Mart 1920’de İstanbul’u resmen işgal ederek, Mebusan Meclisi’ni basıp dağıtmışlar ve 150 kadar milletvekilini ve aydını tutuklayarak Malta Adası’na sürgüne göndermişlerdir. İşgal, Mondros’un 7. maddesine dayandırılmıştır. Bu yapılan saldırı Mebusan Meclisi’nin işgal edilmesi olayı, Türk halkının iradesini yok saydıklarını gösterir.
İşgalden hemen sonra işgalciler bir bildir yayınladılar bu bildiride;
-İşgalin geçici olduğunu,
-Amaçlarının saltanat makamının nüfuzunu kırmak değil, aksine padişahın Osmanlı idaresinde kalacak yerlerdeki nüfuzunu kuvvetlendirmek olduğunu, Anadolu’da karışıklık devam ederse, İstanbul’un Türklerden alınacağını, Herkesin saltanat makamı olan İstanbul’un emirlerine uyması gerektiğini belirtmişlerdir.
İtilaf Devletlerinin bildiri yayınlamasının amacı;
-İstanbul’un işgalinin dünya kamuoyunda kendileri hakkında oluşturacağı olumsuz imajı yok etmek, işgalden Anadolu hareketinin sorumlu olduğunu göstermek ve Milli Mücadele’yi engelleyerek halkın tepkisini azaltmak amacıyla bildiri yayınlamışlardır.
-İstanbul’un İtilaflar tarafından işgal edilmesi ve Mebusan Meclisi’nin dağıtılması Türk halkının İstanbul Hükümeti’ne olan güvenini sarsmıştır.
abdullahhoca.com UYARIYOR
Son dönem Osmanlı sadrazamları
Talat Paşa | 4 Şubat 1917 | 8 Ekim 1918 |
Furgaç Ahmed İzzet Paşa | 14 Ekim 1918 | 8 Kasım 1918 |
Ahmed Tevfik Paşa (2. sadareti) | 11 Kasım 1918 | 10 Mart 1919 |
Damat Ferit Paşa (1. sadareti) | 10 Mart 1919 | 4 Ekim 1919 |
Ali Rıza Paşa | 4 Ekim 1919 | 2 Mart 1920 |
Hulusi Salih Paşa | 2 Mart 1920 | 5 Nisan 1920 |
Damat Ferit Paşa (2. ve son sadareti) | 5 Nisan 1920 | 18 Ekim 1920 |
Ahmed Tevfik Paşa (3. ve son sadareti) | 21 Ekim 1920 | 17 Kasım 1922 |
Mustafa Kemal’in İşgale ve İtilaf Devletleri’ne Tepkisi (19 Mart 1920)
Mustafa Kemal İstanbul’un işgalini ancak üç gün sonra Telgrafçı Hamdi Efendinin maniplesinden öğrenmiştir. İşgali öğrenince tüm yurdu bu işgalden haberdar eden bir genelge yayınlamış, ayrıca İstanbul’daki İtilaf Devletleri temsilcileri ve bütün tarafsız ülkelere protestoda bulunmuştur.
Mustafa Kemal’in İşgal için aldığı tedbirler;
-İstanbul ile tüm ilişkiler kesilecektir.
-İstanbul’daki tutuklamalara karşılık Anadolu’daki İtilaf subayları tutuklanacaktır.
-Bundan sonra İstanbul’a hiçbir ilden vergi gönderilmeyecek, İstanbul Hükümeti’nin gelirleri Ankara’da toplanacaktır.
-İstanbul ve Adana’dan Anadolu’ya düşman askerlerinin sevkiyatının engellenmesi için Geyve ve Ulukışla demiryolları tahrip edilecektir.
-Padişah tutsak olduğu için bundan sonra Milli Mücadele padişah adına da yürütülecektir.
-İstanbul’dan Anadolu’ya kaçabilen milletvekillerinin hakkı saklıdır. Ankara’da yeni açılacak olan Meclise katılabileceklerdir. Neden böyle bir karar alınmıştır, Çünkü yapılan mücadele Milli İradeye saygı esasına dayalıdır..
Bütün bu gelişmeler, saltanat ve hilafet yanlılarını da ulusal mücadelecilerin yanına yöneltmiş ve Ankara’da TBMM’nin açılmasına zemin hazırlamıştır. Mustafa Kemal’in, İstanbul’da meclisin sağlıklı kararlar alamayacağı görüşü haklılık kazanmış, gerçekçiliği ve ileri görüşlülüğü kanıtlanmıştır. Salih Paşa’nın istifası üzerine 5 Nisan 1920’de Damat Ferit Paşa yeniden sadrazamlığa getirilmiş ve hükümeti kurmuştur. 11 Nisan 1920’de de Padişah, Mebusan Meclisi’ni süresiz olarak kapatmış (3. Kapatılış), böylece Osmanlı Parlamento Tarihi de sona ermiştir.
İSTANBUL’UN İŞGALİ ( 16 MART 1920 )
Meclisten böyle bir karar beklemeyen İtilaf Devletleri Milli Mücadele yanlılarına gözdağı vermek için meclisi dağıtarak İstanbul’ u resmen işgal ettiler. Bazı Milletvekilleri tutuklanarak Malta adasına sürgün edildi (Rauf Orbay, Edirne Milletvekilleri Şeref ve Faik). Birçok resmi daire işgal edildi. Kaçabilen Milletvekilleri Ankara’ya geldiler. İstanbul'da ise işgal güçleri, özellikle eski İttihatçılara karşı geniş çaplı bir tutuklama kampanyası başlatmışlardır. İstanbul Komutanı Tümgeneral Ali Sait ile Anadolu eyleminden yana olan gazetecilerden Velit Ebuzziya, Süleyman Nazif, Celal Nuri (İleri) ve Ahmet Emin (Yalman) tutuklandıktan sonra Malta'ya sürgüne göndermişlerdir.
Sadrazam Salih Paşa, İstanbul'un işgali karşısında Ankara'nın tepki içine girmesini önlemek, İstanbul ve Meclis'in durumu hakkında bilgi vermek amacıyla, Meclis'in de onayıyla Ankara'ya gönderilecek bir Mebuslar Heyeti (Milletvekilleri Kurulu) oluşturmuştur. Oluşturulan bu kurulun Ankara'ya gidişi, Meclis'in çalışmalarına ara verme kararından sonra gerçekleşmiştir.
26 Mart'ta Sadrazam Salih Paşa ile görüştükten sonra yola çıkan bu kurul, Yusuf Kemal (Tengirşenk), Dr. Rıza Nur, Hoca Vehbi ve Abdullah Azmi'den oluşmaktaydı. Bu kurulu Ankara'ya getiren trende Celalettin Arif, Dr. Adnan Adıvar, Hüsrev Gerede, Cami Baykurt, Yunus Nadi ve Halide Edip de bulunmaktaydı. Bu Milletvekilleri Kurulu İstanbul'a dönmeyip, Ankara'da toplanacak olan Büyük Millet Meclisi'ne katılacaklardır.
Nisan ayı içinde önce Fahrettin Altay, daha sonra da Yusuf İzzet, İstanbul Hükümeti yerine, Temsilciler Kurulu'nun emir ve komutası altına girmişlerdir. 27 Nisan'da da Fevzi Çakmak Ankara’da Mustafa Kemal ve bütün milletvekillerince coşkuyla karşılanmış ve Birinci TBMM Hükümeti'nde de Milli Müdafaa Vekilliği (Milli Savunma Bakanlığı) görevine seçilmiştir.
İstanbulun İşgalinde Yaşanan Önemli Olaylar 16 Mart 1920
İstanbul'un işgalini Ankara, Manastırlı Hamdi adındaki bir telgraf memurundan öğrenmişti. Mustafa Kemal "sürpriz" gelmeyen bu gelişme karşısında alınacak siyasi, idari, askeri önlemleri ve Temsilciler Kurulu'nda saptayarak, Anadolu'daki bütün Müdafaa-i Hukuk örgütlerine ve askeri birimlere bildirilmesini öngörmüştür. Yayınlanan ilk genelgede; işgalin mitingler ve protesto telgrafları ile kınanması istenmiş ve özellikle de Hristiyan halka karşı olumsuz davranışlarda bulunulmaması istenmiştir.
Ekonomik bakımdan sıkıntı içinde bulunan Temsilciler Kurulu ise, 18 Mart'ta Temsilciler Kurulu Başkanı Mustafa Kemal imzasıyla yayınladığı genelgede; Osmanlı Ziraat Bankası Şubeleri ile Düyun-u Umumiye ve Reji İdarelerinin mal ve parasal varlıklarının, Temsilciler Kurulu'na bildirilmesini ve bu kuruluşların İstanbul'a para aktarmalarının önlenmesini istedi.
İstanbul'un işgali karşısında Temsilciler Kurulu'nun belirlediği önlemlerin çoğu askeri ve idari organlarca uygulanmaya konulmuştur. Ancak, Konya'daki Kolordu Komutanı Fahrettin (Altay) ile Bandırma'daki Kolordu Komutanı Yusuf İzzet (Met) Paşalar bu karara uymamıştır. Edirne'deki I. Kolordu Komutanı Cafer Tayyar (Eğilmez) Paşa ise, 16 Mart 1920'de İstanbul Hükümeti ile ilişkilerini kesmiş, bölgesinde sıkıyönetim ve seferberlik ilan etmiş, sivil yönetimi Kolordusuna bağlamış, bankalar ve mal sandıklarındaki paralara el koyarak, Temsilciler Kurulu kararlarından daha sert önlemler almak yoluna gitmişti.
İstanbul'un işgali, Balıkesir Kongresi günlerine rastladığı için, bu ilin tepkisi de büyük olmuştur. İşgal, 18 Mart'ta Balıkesir'de düzenlenen büyük bir miting ile kınanmıştır. Tümen Komutanı Albay Kâzım (Özalp) bir bildiri yayınlayarak, bölgedeki sivil yönetimi komutanlığına, dolayısıyla da Temsilciler Kurulu'na bağladığını açıklamış ve bu kararı Balıkesir Kongresi'ne de kabul ettirmiştir.
Kuva-Yı Milliyeciler'in Asi İlan Edilmesi
İtilaf Devletleri, Salih Paşa Hükümetine Mustafa Kemal' ve arkadaşlarını asi ilan ettirmek için büyük çaba harcamışlar, ancak başarılı olamamışlardı. Salih Paşa Hükümeti, 2 Nisan'da bu baskılar karşısında istifa edince, hükümeti kurma görevi Damat Ferit'e verilmiştir. 5 Nisan 1920'de dördüncü defa Sadrazamlığa getirilen Damat Ferit, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının mücadelesine son vermek amacıyla,10 Nisan'da Kuva-yı Milliye'yi bir isyan hareketi olarak suçlayan bildiri ile asilerin öldürülmelerinin şeriat yönünden gerekli olduğuna ilişkin Şeyhülislam Dürrizade Abdullah'ın hazırladığı fetvayı, İngiliz uçaklarıyla Anadolu'nun en uzak köşelerine kadar attırmıştır. Bu fetva ile Anadolu harekâtını yürütenlerin hain olduğu ve öldürülmeleri gerektiği belirtilmiş ve Türk halkı birbirine kırdırma yoluna gidilmiştir.