CUMHURİYET DÖNEMİ MÜZİK – RESİM – HEYKEL-MİMARİ
Çağdaş Türkiye’nin müzik tarihi ile ilgili bazı dönüm noktaları aşağıda belirtildiği gibi sıralanabilir.
â 1924 - Saray Bandosu, Devlet Orkestrası olarak adlandırıldı
â 1924- Müzik Öğretmenleri Eğitim Okulu kuruldu. Bu okul sonraları Devlet Konservatuarı’na dönüştü.
â 1926- Genç Müzisyenler geleneksel kaynaklardan halk besteleri toplamaya başladılar. Bunun temelleri, Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin ve Halil Bedii Yönetken gibi derlemeciler tarafından oluşturuldu.
â 1927 de Devlet genç yetenekleri yurt dışında devlet bursu ile okumaları için seçmeye başladı.
â 1932 - Yabancı Müzisyenler, öğretmenler, orkestra şefleri ve besteciler Türkiye’ye çağrıldı. Bunların arasında Joseph Marx., Paulttin de Mith, Bela Bartok ve Eduward Zuekmayer gibi ustalar bulunmaktaydı.
I Yine 1934 yılında Atatürk’ün girişimiyle İran Şahı’nın Türkiye’yi ziyaretlerini onurlandırmak amacıyla, İran-Türk dostluğunu bir masal olarak simgeleyen “Özsoy” oyununun Adnan Saygun tarafından “Feridun” adı ile opera olarak bestelenmesi, Türk operasının kuruluşundaki ilk ve en önemli adım olmuştur.
I Osmanlılar zamanında 1883 de “Sanayi Nefise Mektebi Alisi” olarak kurulan yüksekokul 1926 da Atatürk’ün emriyle “Güzel Sanatlar Akademisi” ne dönüştürülmüş ve Fındıklıda çifte Saraylardan önce birine, sonra ikisine taşınmıştır. 10 Eylül 1937 de Atatürk tarafından açılışı yapılan Dolmabahçe Sarayı Veliaht Dairesindeki İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, 1939 yılında başlayan yıllık Devlet Resim ve Heykel Sergisi geleneği devam ederek bugün de Türk sanat ve başyapıtları büyük bir gururla sunulmaktadır.
I Cumhuriyet devrinde Anıt ve Heykeller yaptırma hareketi 1925 de başlamıştır. O dönemde, Türkiye’de Türk heykeltraşlar bulunmadığından yabancı heykeltraşlar çalışmışlardır. 1925 Ankara Ulus Meydanında bir zafer anıtı yaptırılması girişiminde bulunulmuş. Ankara Belediyesi’nce bir yarışma açılmıştır.
I Birinciliği Viyanalı Heykeltraş H.Krippel kazanır. Ankara’dan sonra aynı heykeltraşa İstanbul’da Sarayburnu Parkı’nda bir Atatürk heykeli daha yaptırılmıştır.
I Krippel bundan sonra Konya’da ve Samsun’da ki Atatürk heykellerini yapmıştır. Sarayburnu’nda ki Atatürk anıtı 3 Ekim 1926 da açılır.
I İstanbul’da, Taksim’de ve İzmir’de ki 9 Eylül Atatürk anıtların’da İtalyan Heykeltraş Canomika yapmıştır.
I Bu ilk Anıt-heykellerden sonra Türk Heykeltraşlarda Anıtlar ve Heykeller dikmeye başlayacaklardır.
Bu heykeltraşlarımız: Zühtü Müridoğlu, Nejat Sürel, Ali Hadi Bara, Hüseyin Ankaözkan, Nusret Suman, Sadi Çalık, Yavuz Görey, İlhan Koman, Hüseyin Gezer, Teoman Germaner, Tamer Başoğlu, Ferit Özşen, Namık Denizhan’dır.
Atatürk Döneminde Türkiye’de Şehircilik ve Mimarlık:
“Bir Millet sanattan ve sanatçıdan yoksunsa tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve hasta bir kimse gibidir. Hatta kastettiğim anlamı bu söz bile belirtmeye yeterli değildir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur.”
I 1925’te Milli Eğitim Bakanlığı görevine başlayan Mustafa Necati Bey 1926’da yaptığı konuşmada: “Güzel sanatlar üzerinde de önlemler almak gereğini duydum. Sanayi Nefise Alisi Mektebi, Güzel Sanatlar Akademisi’ne dönüştürülmüştür.
I 1926 yılında “Güzel Sanatlar Akademisi” olarak adlandırılan yüksekokul Fındıklı’daki Hatice Sultan Sarayı’na taşınmış ve daha sonraları yanındaki diğer sarayda (eski Edebiyat Fakültesi) eklenerek ve aralar birleştirilerek oldukça büyük bir Güzel Sanatlar Akademisine dönüşmüş, 1982 yılında da Mimar Sinan Üniversitesi’ne geçmiş bulunmaktadır.
I Ressam Namık İsmail, 1927 Haziranında Güzel Sanatlar Akademisi’ne müdür olmuştur. Prof. Egli de 1930 da Akademi Mimarlık Bölümü Başkanlığına getirilmiştir. Bu arada Mühendis Mektebi Alisi, Yüksek Mühendis Mektebine dönüşmüş ve 1943 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi olmuştur.
I Yıldız Şimendifer Teknisyenleri Okulu önce Yıldız Mühendislik ve Mimarlık Akademisi’ne 1982 de ise Yıldız Teknik Üniversitesi’ne dönüşmüştür.
I Ankara, Atatürk’ ün döneminde başkent olduktan sonra Alman Şehircilik Uzmanı Jansen Ankara’nın şehircilik projelerini düzenledi ve bu proje Ankara’ya uygulandı.
I Bu arada Avusturalyalı Mimar Clemense Holz Meister Ankara’da da Atatürk’ün Çankaya’da ki Cumhurbaşkanlığı köşkü ile Türkiye Büyük Millet Meclisi binasını ve pek çok bakanlığı projelendirmiştir.
I Alman Mimar Prof. Paul Bonatz ise, Ankara’da Şükrü Saraçoğlu mahallesini ve Devlet Opera Binasını inşa etmiştir.
I 1933 de Almanya’dan Nazi rejiminden kaçan Brunıo Taut ise Ankara’da Dil ve Tarih, Coğrafya Fakültesi Binasını inşa etmiş ve sonrada İstanbul Güzel Sanatlar Akademisine Profesör olarak gelmiştir.
I Anlattıklarımdan anlaşılacağı üzere Atatürk döneminde, Ankara ve İstanbul’da gerek şehircilik gerekse Mimari konularında Avrupa’dan özellikle Almanya, Avusturya ve Fransa’dan uzmanlar getirilmiştir.
I İstanbul’da ise, Fransız Şehircilik Uzmanı Henry Prost getirilmiştir.
I Atatürk döneminden evvel İstanbul’da Balyan’lar, Mimari Vallaury (Duyunu Umumiye binası) sonraları İstanbul Lisesine dönüşmüştür.
I Türk Mimarlarından ise; Prof. Sedat Hakkı Eldem; Prof. Emin Onat; Prof. Seyfi Arkan; Prof. Kemal Ahmet Şöhrete erişmiş Mimar nesillerini yaşatmışlardır.
ATATÜRK DÖNEMİ RESSAMLAR
X Atatürk döneminden evvelki Osmanlı döneminin ilk zamanlarında resim yerine Minyatür yapılmaktaydı. Osmanlılar döneminde dış ülkelere giderek (bilhassa Fransa’ya) resim eğitimi görenlerden Osman Hamdi Bey 1883 de Sanayi Nefise Mektebi Alisi’ni kurmuştur
X Osman Hamdi Bey ve arkadaşları, Hüseyin Zekai Şeker, Ahmet Paşa, Süleyman Seyit, Hoca Ali Rıza, Şevket Dağ gibi natüralist ressamlar, Fransa’daki hocaları Leon Gerome’un Kat Natüralizmini sürdürmüşlerdir.
X Bundan sonraki dönemde Emperyonist akımın hâkim olduğunu ve Çallı İbrahim, Nazmi Ziya, Avni Lifij gibi değerli ressamların bir bölüm yaşamı Atatürk döneminde geçer.
X Bundan sonraki dönemde:Seref Akdik, Avni Arbaş, Nurullah Berk, Sabri Berkel, Şefik Bursalı,Mahmut Cüda, İbrahim Çallı ,Şevket Dağ, Cevat Dereli, Halil Dikmen, Fehraman Duran, Devrim Erbil, Dinçer Erimez, Turan Erol, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eren Eyüboğlu, Neşet Günal, Namık İsmail, Zeki Faik İzer, Edip Hakkı Köseoğlu, Avni, Fikret Mualla, Hikmet Onat, Ayetullah Sümer, Cemal Tollu, Eşref Üren , gibi şöhret sahibi olmuş ressamlarımız Atatürk’ün Güzel Sanatlar’da yapmış olduğu reform sayesinde yetişmişler ve ünlenmişlerdir.
X İbrahim Çallı, Feyhaman Duran, Namık İsmail, Edip Hakkı Köseoğlu’nun Atatürk portleri ünlüdür. Atatürk’ün Anıt Kabrinin inşaatında çalışan mimarlar, heykeltraşlar ve diğer sanatçılar Atatürk’ün yönlendirmesi ile yetişmişlerdir. Bu da gösteriyor ki Büyük Atatürk Anıt Kabrini de kendisi fikirleriyle inşa etmiştir.
TÜRK BEŞLERİ
Türk Beşleri özellikle Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş döneminde eserleriyle kendilerinden söz ettirmiş aşağıdaki beş Klasik Batı Müziği bestecisini bir arada tarif etmek için kullanılan uluslararası bir deyim olarak biliniyor.
Bu kişiler: Ahmet Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin, Cemal Reşit Rey, Hasan Ferit Alnar, Necil Kazım Akses
HASAN FERİT ALNAR BAŞLICA YAPITLARI
¥ Türk Süiti (büyük orkestra için, 1930), İstanbul Süiti (büyük orkestra için, 1937-38), Viyolonsel Konçertosu (1943) ve Kanun Konçertosu'dur (1951; 1958'de üzerinde bazı değişiklikler yaptı).
ULVİ CEMAL ERKİN BAŞLICA YAPITLARI
¥ Piyano Konçertosu (1942), Köçekçeler (süit, 1943), Birinci Senfoni (1944-46), İkinci Senfoni (1948-51), Keloğlan (bale, 1950), Sinfonietta (yaylı çalgılar orkestrası için, 1951) ve Konsertar Senfonisi (piyano ve orkestra için, 1966).
CEMAL REŞİT REY BAŞLICA YAPITLARI
¥ Sultan Cem (opera, 1923), Zeybek (opera, 1926), Bebek Efsanesi (senfonik şiir, 1928), Köyde Bir Facia (opera, 1929), Birinci Senfoni (1941), Çelebi (opera, 1943), Piyano Konçertosu (1946), Çağnlış (senfonik şiir, 1950), Konsertan Parçalar (viyolonsel ve orkestra için, 1952), Fatih (senfonik şiir, 1953), Sazların Sohbeti (oda orkestrası için, 1957), Eski Bir İstanbul Türküsü Üzerine Çeşitlemeler (piyano ve orkestra için, 1961) ve İkinci SenfonVâir (iki yaylı çalgılar orkestrası için, 1963). Üç Saat (1932), Lüküs Hayat (1933), Deli Dolu (1934), Saz-Caz (1935), Maskara (1936) ve Hava-Cıva (1937) Cemal Reşit Rey'in operetleri; Adalar (1934), Alabanda (1941) ve Aldırma (1942) ise revüleridir.
AHMET ADNAN SAYGUN
¥ En tanınmış yapıtı Yunus Emre Oratoryosu (1946) olan Saygun'un öbür yapıtları arasında Özsoy (ya da Feridun; opera, 1934), Taşbe-bek (opera, 1934), Bir Orman Masalı (süit, 1939-43), Kerem (opera, 1947-52), Birinci Piyano Konçertosu (1952-58), Birinci Senfoni (1953), İkinci Senfoni (1958), Üçüncü Senfoni (1960), Gılgamış (opera, 1962-83), Keman Konçertosu (1967), Köroğlu (opera, 1973), Dördüncü Senfoni (1976), Viyola Konçertosu (1977), Beşinci Senfoni (1984), İkinci Piyano Konçertosu (1985) ve Viyolonsel Konçertosu (1987) sayılabilir.
NECİP KAZIM AKSES
¥ Başlıca yapıtları Çiftetelli (orkestra için senfonik dans, 1934), Minyatürler (piyano için, 1936), Ankara Kalesi (senfonik şiir, 1942), Birinci Senfoni (1966), Itri'nin Neva Kâr'ı Üzerine Scherzo (büyük orkestra için, 1970), Senfonik Destan (1973), Viyola Konçertosu (1977), İkinci Senfoni (1978), Üçüncü Senfoni (1979-80), Dördüncü Senfoni (1983), Atatürk Diyor ki (1988).
I.ULUSAL MİMARLIK AKIMI TEMSİLCİLERİ
Birinci Ulusal Mimarlık Akımı veya Neoklasik Türk Üslubu veya Milli Mimari Rönesansı ağırlıklı olarak 1908 ile 1930 yılları arasında yaygın olan bir mimari üsluptur. Her ne kadar Osmanlı İmparatorluğu döneminde başlamış bir üslup olsa da esas etkisini Türkiye Cumhuriyeti döneminde göstermiştir.
Mimar Kemalettin ve Vedat Tek'in öncülüğünü yaptığı ve ilk aşamada Neoklasik Türk Üslubu ya da Milli Mimari Rönesansı denilen ama sonraları Birinci Ulusal Mimarlık Akımı adı verilen bu mimari üslup bir Türk milli tarzını yaratmayı hedeflemiştir.
Bunu yaparken her ne kadar milliyetçi olma hedefi güdülmüşse de, klasik Osmanlı yapılarında yer alan mimari öğeleri ve süslemeleri sıklıkla kullanılmıştır. Her ne kadar Osmanlı mimari öğeleri sıklıkla kullanılmışsa da, o akımdan farklı olarak eskiden sadece dini yapılarda kullanılan kubbe, saçak gibi mimari öğeler Birinci Ulusal Mimarlık Akımı döneminde diğer kamu yapılarında daha sıklıkla kullanılmıştır. Bu akımın etkisi sadece kamu binaları ile sınırlı kalmıştır. Bu akıma Osmanlı Canlandırmacılığı veya Yeni Osmanlıcılık ismi de takılmıştır.
Birinci Ulusal Mimarlık Akımı’nın en önemli temsilcileri başta Mimar Kemalettin ve Vedat Tek olmak üzere Arif Hikmet Koyunoğlu ile İtalyan asıllı bir mimar olan Giulio Mongeri’dir. Birinci Ulusal Mimarlık Akımı en önemli örnekleri arasında Mimar Kemalettin’in İstanbul’da inşa edilen Kemer Hatun Camisi, Lâleli Tayyare apartmanlarını (bugünkü Merit Antik Oteli) ve Ankara’daki Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları merkez binası verilebilir. Mimar Kemalettin Bey tarafından tasarlanan ve 1926 ile 1927 yıllarından inşa edilen Vakıf Apartmanı Birinci Ulusal Mimarlık Dönemi’nin önemli eserlerindendir. Yapı halen Devlet Tiyatroları’na hizmet vermektedir.
Mimar Vedat'ın en önemli yapıtları arasında ise İstanbul Sirkeci'de yer alan Büyük Postane ve Haydarpaşa Vapur İskelesi yer alır. Arif Hikmet Koyunoğlu’nun önemli tasarımları arasında Ankara’da inşa edilmiş Devlet Resim ve Heykel Müzesi (1927-1930) ve Etnoğrafya Müzesi (1925-1928) yer almaktadır. Giulio Mongeri’nin Ankara inşa edilmiş
Birinci Ulusal Mimarlık Akımı örnekleri arasında Ulus’ta yer alan Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü Binası (1926) ile Osmanlı Bankası (1926) ve İş Bankası (1928) binaları yer almaktadır. Ayrıca Beşiktaş İskelesi ve Kuzguncuk İskelesi’nin mimarı olan Ali Talat Bey de dönemin önemli temsilcilerindendir. Bu akıma yönelik en yaygın eleştirilerin başında teknolojiye ayak uyduramaması; seçmeci ve biçimsel bir akım olması gösterilir.
II. ULUSAL MİMARLIK AKIMI
Cumhuriyetin ilk yıllarında yeni bir devletin kurulmasının heyecanı ve geleneğe karşı kuşku geliştirilmesi, 1940’lı yıllarda dünyada da yaygınlaşan milliyetçilik akımlarının etkisiyle yerini daha ulusal akımlara bırakması hususuna en çarpıcı örneklerden birisi Ankara’da yer alan eski Sergi Evi’dir.
Şevki Balmumcu tarafından 1933 ile 1934 yılları arasında işa edilen Sergi Evi, orijinal haliyle Sovyet Yapısalcılığı stiline yakın bir tasarım idi. Başka yorumlara göre bu tasarım aslında De Stijl yani Neo-plastisizm stilinde bir yapı idi. Ancak yapı Paul Bonatz tarafından yeniden tasarlandı ve Ankara Opera Sahnesi olarak 1948’te kullanıma açıldı. Halen Ankara’daki tek kullanımda olan opera salonu olan bu binanın ilk modernist çizgileri tamamen klasikleştirilmiş, revaklar, takılar ve süsler ile İkinci Ulusal Mimarlık Akımı üslubuna uygun hale getirilmiştir.
İkinci Ulusal Mimarlık Akımı’nın en önemli temsilcileri Sedat Hakkı Eldem ve Emin Onat’tır. Ayrıca Bruno Taut da bu akımla özdeşleştirilmiş tasarımlar gerçekleştirmiştir.
Sedat Hakkı Eldem ile Emin Onat’ın birlikte yapmış olduğu tasarımlar arasında en tanınmışı İstanbul Üniversitesi'ne ait Fen Fakültesi ve Edebiyat Fakültesi binaları (1944-1952) ve İstanbul Adalet Sarayı (1949) binasıdır. İstanbul Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi yapılarının en belirgin özelliklerinden birisi simetriye önem vermesi ve anıtsal olmasıdır. Bu yönüyle dönemin totaliter rejimlerinin Faşist mimarisi veya Nazi mimarisi öğelerini taşısa da, saçakları gibi bir takım mimari öğleri ile Osmanlı konut mimarisine refarans vermektedir. İstanbul Adalet Sarayı projesi ise her ne kadar modern mimarlığın önemli özelliklerini taşıyan bir yapı olsa bile İkinci Ulusal Mimarlık Akımı’nın örnekleri içinde de gösterilmektedir ve de bu dönemin de en son uygulanmış örneği olarak kabul edilmektedir.
Doğan Erginbaş, Ömer Güney ve İsmail Utkular’ın ortak tasarladığı bir proje olan ve Şişli’de yer alan İstanbul Radyoevi (1945) bu akıma örnek başka bir yapıdır. İkinci Ulusal Mimarlık Akımı’nın en önemli özelliklerinden olan simetri kullanımı ve anıtsallık kavramlarına en iyi yansıtan iki örnek mevcuttur. Bunlarda ilki mimar Doğan Erginbaş ve İsmail Utkular’ın tasarladıkları ve 1954 ile 1960 yılları arasında inşa edilmiş olan Çanakkale Şehitleri Anıtı’dır. Dönemin stili ile inşa edilmiş ve bu örnekler arasında en tanınmış olanı ise Emin Halid Onat ve Ahmet Orhan Arda tarafından tasarlanmış olan 1944 ile 1953 yılları arasında inşa edilmiş olan Mustafa Kemal Atatürk’ün kabrinin yer aldığı Anıtkabir’dir.