A-TÜRK-YUNAN İLİŞKİLERİ B-TÜRKİYE’NİN ORTA DOĞU POLİTİKASI C-ERMENİ TERÖR OLAYLARI VE ASALA (ERMENİ GİZLİ ORDUSU)
A-TÜRK-YUNAN İLİŞKİLERİ
1930’lu yıllarda dünya barışını tehdit eden gelişmeler üzerine Atatürk ve Venizelos liderliğinde Balkan devletleri arasında ittifakı sağlamak için çaba sarf edilmişti. Bu çalışmalar iki ülke arasındaki ilişkileri olumlu etkilemişti. Ancak 1954 yılına gelindiğinde Türkiye ve Yunanistan ilişkileri Kıbrıs meselesine bağlı olarak yeniden gerginleşmeye başladı.
Türkiye ile Yunanistan arasındaki diğer önemli anlaşmazlık konuları ise;
Ege adalarının silahlandırılması,
Kıta Sahanlığı,
Hava Sahası,
Fır Hattı gibi temel sorunlardır.
1-KIBRIS SORUNU
Kıbrıs Barış Hârekatı: AYŞE TATİLE ÇIKSIN!
1571 yılında II.Selim döneminde Lala Mustafa Paşa tarafından Türk hakimiyetine alınan Kıbrıs 1878 tarihinde İngilizlere kiralanmış I.Dünya Harbinde İngilizler adayı işgal ettiğini açıklamışlar Lozan Barış Antlaşması ile şartlı olarak İngiliz Hakimiyetine bırakılan ada toprakları daha sonra İngilizlerin adadan çekilme kararı sonucunda Lozan da belirtilen hüküm gereğince garantör devlet olan Türkiye adadan hak iddia etmiştir. Böylece Türkiye adada Türk varlığının devamı için çalışma içerisine girecektir. Diğer garantör devlet Yunanistan da kendi varlığını devam ettirmek için adaya asker yığmaya başlamıştır.
Dünden Yarına:Kıbrıs Barış Harekatı - Tarih Belgeseli
Kıbrıs’taki Rumlar, İngiliz yönetimi altındayken Adayı Yunanistan’a katma idealleri (Enosis) doğrultusunda faaliyetlerde bulundular.
Kıbrıs Barış Harekatı'nda Neler Yaşandı? | 20 Temmuz 1974 | 32. Gün Arşivi
Enosis’i gerçekleştirmek için yapılan ilk önemli ayaklanma 1931’de görüldü. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Kıbrıs konusuna daha çok ilgi gösteren Yunanistan, 1951’de Kıbrıs’ın kendisine verilmesi için İngiltere’ye resmen başvurdu. Bu girişimi olumsuz karşılanan Yunanistan, 1954’te Kıbrıs sorununu BM’ye taşıyarak meseleyi uluslararası bir konu hâline getirdi. Kıbrıs’ta ulusların kendi geleceklerini tayin etme ilkesinin (self-determinasyon) uygulanmasını isteyen Yunanistan’ın bu girişimi BM tarafından reddedildi. Bu gelişmeler, Türkiye’nin Kıbrıs konusunda harekete geçmesinde önemli rol oynadı. Böylece Kıbrıs sorunu, Türk dış politikasının en önemli konularından birisi hâline geldi.
Kıbrıs Barış Harekatı
Rumlar, Kıbrıs’ta EOKA terör örgütünü kurarak önce İngilizler, sonra da Türklere yönelik katliam hareketlerine başladılar. Bu örgütün amacı: İngiltere’yi Kıbrıs an atmak, Türkleri imha etmek ve Enosis’i gerçekleştirmekti.
Kıbrıs Tarihi Kısa Film
1959’da Türkiye ve Yunanistan başbakanları Zürih’te bir araya gelerek Kıbrıs anlaşmazlığını çözümlemek için görüşmelere başladılar. 11 Şubat 1959’da Kıbrıs’ta bağımsız bir cumhuriyet kurulması kararı alınarak Zürih Anlaşması yapıldı. Bu antlaşmadan sonra Türkiye, Yunanistan ve İngiltere Londra’da Kıbrıs Meselesi’ni ele aldılar. Londra toplantıların sonunda Zürih Anlaşması esas alınarak bağımsız bir Kıbrıs Devleti’nin kurulmasına karar verildi. 23 Şubat 1959’da imzalanan Londra Anlaşması; Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulma anlaşması, Garanti Anlaşması, İttifak Anlaşması ve Uyuşma Anlaşmalarından oluşmaktaydı.
Zürih ve Londra Anlaşmaları doğrultusunda 16 Ağustos 1960’ta bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edildi. Cumhurbaşkanlığına Rum lider Makarios, yardımcılığına da Türk lider Dr. Fazıl Küçük getirildi.
Kıbrıs’ta sağlanan barış ortamı uzun sürmedi. Yunanistan’ın asker ve silah göndererek desteklediği EOKA, Türklere karşı büyük katliam hareketlerine girişti. Kıbrıs Türkleri de bu faaliyetlere 1955’te kurulan Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) vasıtasıyla karşı koymaya çalıştı.
24 Aralıkta “Kanlı Noel” denilen ve 24 Türk’ün şehit edildiği olay üzerine Türk savaş uçakları Lefkoşa üzerinde ilk uyarı uçuşunu yaptı. Türkiye’de İnönü Hükûmeti’nin istifasıyla yaşanan bunalımdan yararlanan Makarios, Türklerin imhasını ve Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanmasını öngören Akritas Planı’nı uygulamaya koymuştur. Bu plan çerçevesinde Rum çeteleri Türk köylerini yakıp yıkmış, pek çok Türk’ü de öldürmüştür.
KANLI NOEL (1963) - Kısa Film
1964’te Yunanistan’ın Ada ya daha çok asker ve silah göndermeye başlaması üzerine olayların büyümesinden endişelenen BM Güvenlik Konseyi, Barış Gücü kurulması kararı aldı. Ancak Barış Gücü Ada ya henüz gelmeden Rum çetelerinin saldırıya geçmesi Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale kararı almasına yol açtı. Ancak bu kararın uygulanmasını istemeyen ABD Başkanı Johnson, yazdığı mektupla Türkiye’yi kararından vazgeçirmeye çalıştı.
Küba Krizine bağlı olarak 1963’te Türkiye’deki ABD’ye ait Jüpiter füzelerinin bilgi verilmeden sökülmesi ve Türk-Yunan meselelerinde ABD’nin Yunan yanlısı politikası iki ülke arasında güven bunalımına sebep olmuştu. 1964’te ABD Başkanı Johnson’un mektubu da Türk-ABD ilişkilerini olumsuz etkileyerek Türkiye’yi SSCB ve Orta Doğu politikasını yeniden gözden geçirmeye yöneltti.
Johnson’un mektubundan sonra yapılan diplomatik temaslar sonucunda Türkiye Kıbrıs’a müdahale kararını bir süre askıya aldı.
1967’de Rumların genel saldırı hareketlerine geçmesi üzerine Türkiye, Yunanistan’a bir nota verdi. Devam eden olaylar yüzünden Rumlarla bir arada yaşamanın mümkün olamayacağını anlayan Kıbrıs Türkleri, 28 Aralık 1967’de “Kıbrıs Geçici Türk Yönetimi”ni kurdular. Kıbrıs Anayasası hükümleri saklı kalmak üzere kurulan bu yönetimin başkanlığınaDr. Fazıl Küçük, başkan yardımcılığına da Rauf Denktaş seçildi.
1968’de meselenin çözümü için Kıbrıs Türk toplumu lideri Rauf Denktaş ve Rum toplumu lideriGlafkos Klerides arasında gerçekleştirilen ikili görüşmeler, altı yıl kadar sürmesine rağmen bir sonuç alınamadı. Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios, Ada’daki Türklere ekonomik ve sosyal baskılarda bulunarak göçe zorlayan bir politika uyguladı. Ancak Enosis’in hemen gerçekleştirilmesini isteyen EOKA üyeleri Yunanistan’dan aldıkları destekle 15 Temmuz 1974’te Makarios’a karşı bir darbe gerçekleştirdi. EOKA üyeleri Nikos Sampson’u cumhurbaşkanlığına getirirken “Kıbrıs Elen Cumhuriyeti”ni ilan ettiler.
Türkiye 20 Temmuz’da Enosis’e engel olmak, barışı yeniden kurmak ve Türklerin güvenliğini sağlamak amacıyla “Kıbrıs Barış Harekâtı”nı başlattı.
Lefkoşa’ya kadar ilerleyen Türk kuvvetleri, 22 Temmuz’da BM’nin ateşkes çağrısına uydu. Kıbrıs meselesinin görüşülmesi maksadıyla 25 Temmuzda Türkiye, Yunanistan ve İngiltere, Cenevre Konferansında bir araya geldi. Görüşmelerden barışı sağlayacak bir sonuç çıkmayınca 14 Ağustos’ta “İkinci Barış Harekâtı” başladı. Türk birlikleri Ada’nın yaklaşık üçte birine hâkim oldu. Türkiye BM’nin ateşkes çağrısına uyarak 16 Ağustosta askerî harekâtı durdurdu.
‘KIBRIS’ Hakkında Bilmeniz Gereken 27 İnanılmaz Gerçek
ABD’nin bu harekâtı gerekçe göstererek ekonomik yardımı keserek silah ambargosu uyguladı. Bunun üzerine Türkiye, 1969 “Savunma Iş Birliği Anlaşması”nı yürürlükten kaldırdı ve 1975’ten itibaren Türkiye’deki bütün ABD üs ve tesislerine el koydu. Ancak 1978’de ABD ambargosunun kalkmasıyla ilişkiler normale döndü.
Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra Türk toplumu 13 Şubat 1975’te Rauf Denktaş’ın liderliğinde “Kıbrıs Türk Federe Devleti”ni kurdu.
BM Genel Kurulu, 13 Mayıs 1983’te Kıbrıs Rumlarını “Kıbrıs Hükûmeti” olarak tanıma kararı aldı. Bu gelişmeler karşısında Türk toplumu da 15 Kasım 1983’te “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti”ni kurdu. Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kurulduğu gün tanıyan ilk devlet oldu.
ŞEHİT PİLOT CENGİZ TOPEL ve KIBRIS'TA ERENKÖY DESTANI (Tarih Belgeseli)
2-EGE ADALARININ SİLAHLANDIRILMASI
Türk-Yunan ilişkilerini 1974 yılından itibaren olumsuz etkileyen diğer bir anlaşmazlık da Ege adaları sorunudur. Bu sorun Yunanistan′ın Ege′nin tamamına egemen olmak amacından doğmuştur.
Ege Adaları Hakkında Az Bilinenler
Yunanistan Lozan Antlaşması kararıyla Ege Denizi′ndeki Bozcaada, Gökçeada, Meis ile Oniki Ada dışında kalan diğer adalara yerleşmişti. İtalya′nın egemenliği altında bulunan Oniki Ada ve Meis′i ele geçirmek için de çalışmaya başladı.
Ege'de kriz! Türkiye ile Yunanistan arasında neler yaşanıyor?
II. Dünya Savaşı sonunda İtalya teslim olunca Oniki Ada temsilcileri Yunanistan ile birleşmek istediklerini açıkladı. Ancak Oniki Ada Alman egemenliğine geçmişti. Savaştan sonra Oniki Ada′yı terk eden Almanlar Türkiye′yi adaları almaya çağırdı. Türkiye bu davete olumlu yaklaşmayınca İngilizler Oniki Ada′yı ele geçirdi.
Kardak Krizi | 1996 | 32. Gün Arşivi
Yunanistan, Oniki Ada′nın kendisine verilmesi için İngiltere′ye başvurmuş, böylece Oniki Ada fiilen Yunanistan′ın eline geçmiştir.
10 Şubat 1947 Paris′te Antlaşması ile Meis ve Oniki Ada Yunanistan′a verildi. Ancak Yunanistan′ın Oniki Ada′da askeri üs kuramayacağı, asker ve silah bulunduramayacağı kararlaştırıldı.
Ayrıca karasularını on iki mile çıkarma politikasını da uygulamaya çalıştı. Türkiye, Yunanistan’ın bu tutumu karşısında çeşitli dönemlerde notalar vererek bu politikalara seyirci kalmayacağını dile getirdi. 1980’de NATO’nun askerî kanadına geri dönen Yunanistan, Ege Adaları’nı NATO tatbikatlarında kullanarak silahlandırmayı meşrulaştırmak istedi. Türkiye bu adanın statüsünde asla değişikliğe izin vermeyeceğini duyurdu. NATO nezdinde yaptığı itirazlarla bu duruma engel olmaya çalıştı.
Türkiye 1975 yılında İzmir’de Ege Ordusu denen IV. Ordu’yu kurdu.
Kardak Krizi - Unutulmaz SAT Operasyonu.
KARDAK OPERASYONU - ALİ TÜRKŞEN - YAĞIZ ŞENKAL
EGE ADALARI'nı Nasıl Kaybettik ? 1.BÖLÜM 1832-1912
EGE ADALARI'nı Nasıl Kaybettik ? 2.BÖLÜM 1912-1947
3-KITA SAHANLIĞI SORUNU
1987 Ege kıta sahanlığı krizi: Yunanistan'ın Turgut Özal'a Verdiği Savaş Tehdidi // (Altyazılı)
Kıta sahanlığı, kara sularının bitiş noktasından başlayan deniz altındaki devamını ifade eder. Kıyıya sahip her devlet kıta sahanlığına da sahiptir. Ancak kıta sahanlığına sahip ülkenin sadece bu bölgedeki canlı-cansız doğal kaynakları arama ve işletmede egemen yetkileri vardır; su alanı ve hava sahası uluslararası statüsünü korur.
Yunanistan 1961’den itibaren şirketlere Ege Denizi’nin kuzey ve batı kıyılarında petrol arama ruhsatı vermeye başladı. 1970 başlarında arama ruhsat alanını Doğu Ege’yi kapsayacak şekilde genişletti. Böylece Yunanistan Ege Denizi’nde Türkiye ile deniz sınırlarını kendisine göre belirlemeye çalışması iki ülke arasında anlaşmazlığa sebep oldu. Türkiye de 1973’te Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na Ege’nin açık deniz sularında ve kendi kıta sahanlığında petrol arama ruhsatı vermiştir. Yunanistan’ın bu duruma itirazı iki ülke arasında “Kıta Sahanlığı Sorunu”nu ortaya çıkarmış, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nın gerçekleştirilmesi iki ülke ilişkilerini daha da gerginleştirmiştir.
1975’te yapılan ikili görüşmelerde anlaşmazlığın Uluslararası Adalet Divanı’nda görüşülmesine karar verilmişse de yapılan toplantıdan sonuç çıkmamıştır.
1976’da Türkiye’nin Sismik-I adlı araştırma gemisi ile Ege Denizi’nde araştırmalar yapması üzerine Yunanistan, BM Güvenlik Konseyi ve Lahey Uluslararası Adalet Divanı’na başvurmuştur. Güvenlik Konseyi sorunun ikili müzakereler yoluyla çözümlenmesi kararı almış; Uluslararası Adalet Divanı ise Yunanistan’ın Ege’nin uluslararası sularında Türkiye’nin petrol arama girişimlerinin durdurulması isteğini reddetmiştir.
HORA - MTA SİSMİK 1 - Araştırma Gemisi - 1976
İki ülke temsilcilerinin Bern’de yaptıkları görüşmeler sonunda Bern Deklarasyonu imzalanmış, böylece taraflar Ege Denizi’nde kıta sahanlığı ile ilgili hiçbir faaliyette bulunmayacaklarını kabul etmiştir.
4-KARASULARININ 12 MİLE ÇIKARILMASI SORUNU
Lozan Antlaşması’yla Ege Denizi’nde kara suları genişliği 3 mil olarak kabul edilmişti. Bu genişlik 1936’da Yunanistan 1964’te Türkiye tarafından 6 mile çıkarıldı. 1974’ten itibaren Yunanistan değişik dönemlerde kendi kara sularını 12 mile çıkaracağını ileri sürdü. Bu durum Türkiye tarafından tepkiyle karşılandı.
Yunanistan'ın karasularını 12 deniz miline genişletme planının asıl amacı ne?
Türkiye, 1976’da Yunanistan’ın karasularını 6 milin üzerine çıkarmasını hiçbir zaman kabul etmeyeceğini ve böyle bir girişimin savaş nedeni olacağını açıklamıştır.
Yunanistan'ın Ege Planı | İşgal Edilen TÜRK Adaları ?
Yunanistan’ın on iki mil kararı Türkiye açısından Batı Anadolu’nun güvenliği, Ege üzerinde Türk uçaklarının uçuşu ve Türk gemilerinin Akdeniz’e çıkışında olumsuzluklar yaratacaktı. Bu yüzden Yunanistan’ın kara sularını on iki mile çıkarma hakkı bulunduğuna dair demeçleri Türkiye tarafından sert bir biçimde yanıtlandı. Bunun Latincede “Casus Belli” sözcükleriyle ifade edilen bir savaş nedeni sayılacağı bildirildi.
5-EGE HAVA SAHASI (FIR HATTI) SORUNU
Yunanistan, 1931’e kadar 3 mil olan hava kontrol sahasını 10 mile çıkarmış, fakat Türkiye iki ülke arasındaki iyi ilişkilerden dolayı tepki göstermemiştir.
Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (ICAO), Türkiye’nin Ege karasuları sınırını “FIR Hattı” olarak kabul edince, Ege Denizi üzerindeki hava sahasının kontrolü büyük ölçüde Yunanistan’a geçmiştir.
FIR Hattı, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında Türkiye’nin güvenliğini tehdit edince, Türkiye 6 Ağustos’ta yayınladığı NOTAM (Notice to Airmen: Havacılara İhtar Bildirimi) ile yeni bir FIR hattı oluşturmuştur. Buna göre; Türkiye yönünde uçuş yapan her uçak Türk kıyılarına 50 mil kala durumunu ve uçuş planını Türk yetkililerine bildirecekti.
Yunanistan ise Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra Ege Denizi’nin tümünü “tehlikeli bölge” ilan edip bölgede FIR hizmetlerini durdurarak Ege semalarını uluslararası hava trafiğine kapatmıştır. Türkiye’nin Ege’deki haklarını zedeleyen bu durum iki ülke arasında yeni bir sorunun ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Atina ile "FIR Hattı" uygulaması
1977’de Türkiye’nin, Ege hava sahasını Yunanistan ile ortaklaşa kontrolü konusundaki girişimleri Yunanistan tarafından kabul edilmedi. NATO’nun Türkiye ve Yunanistan ile yaptığı temaslar sonucunda her iki tarafın da daha önceden almış olduğu Ege hava sahası ile ilgili kararları yürürlükten kaldırmaları ile sorun çözüldü. Ege Denizi tekrar sivil hava trafiğine açıldı.
B-TÜRKİYE’NİN ORTA DOĞU POLİTİKASI
1955-1959 arası dönemde SSCB, bölgedeki nüfuzunu sürdürmek için Batı’yla çatışma hâlinde olan Arap ülkelerinin Türkiye ile diyalog kurmasını önlemiştir.
Türkiye, 1963’ten 1973 Petrol Krizi’ne kadar olan dönemde Kıbrıs Meselesi’ nden dolayı Orta Doğu’ya açılma politikası izleyerek Arap ülkeleriyle ilişkilerin iyi olmasına önem vermiştir.
Türkiye, 1967 Arap-İsrail Savaşı’nda Arap devletlerini destekleyerek ABD üslerinin Arap devletleri aleyhine kullanılmasını engellemiş, bu ülkelere insanî yardımda bulunmuştur.
1969’da Mescid-i Aksa’nın kundaklama girişimine büyük tepki gösteren Türkiye bu gelişme üzerine Rabat’ta toplanan İslâm Zirve Konferansı’na katılarak Arap dünyası ile ilişkilerini geliştirmiştir.
Mescid i Aksa Yanıyor ! (21 Ağustos 1969)
Filistin Mescid-i Aksa 48 yıl önce bugün kundaklanmıştı
21 Ağustos Mübarek Mescid-i Aksa Yangınının Yıldönümü
Türkiye, 1981’deki İslâm Zirvesi’ne ilk defa başbakanlık düzeyinde katılmıştır.
1973 Petrol Krizi’nin etkisiyle yükselen petrol fiyatları Türkiye’nin Arap ülkeleriyle ilişkilerini güçlendirme ihtiyacını artırmış, özellikle bu ülkelerle ihracat yapılması için girişimler artmıştır.
Arap ülkelerinin reddettiği Camp David Antlaşması’nı bu devletlerle olan ilişkiler çerçevesinde reddeden Türkiye, Filistin konusunda da İsrail’in uluslararası hukuka aykırı eylemlerine tepki göstermiştir.
C-ERMENİ TERÖR OLAYLARI VE ASALA (ERMENİ GİZLİ ORDUSU)
Lozan Antlaşması’nda Türk vatandaşı olan gayri müslimlerin siyasi ve medeni hakları belirtilmiş olmasına rağmen Ermeniler azınlık statüsünü istemeyerek diğer Türk vatandaşları ile aynı kanunlara tabi olmayı kabul etmişlerdi. Ermeni diasporası ve bazı devletler politik amaçlarla Ermeni meselesini yeniden canlandırmışlardır. Diaspora, iddialarını dünyaya tanıtmak ve Türkiye’ye kabul ettirmek, Türkiye’den tazminat ve toprak almak son aşamada da büyük Ermenistan hayalini gerçekleştirmekti. Bu amaçla propoganda faaliyetlerine de başlayan Ermeniler“Ermenistan Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu” adı verilen ASALA adlı terör örgütünü kurdular.
1973’te Los Angeles’te Başkonsolos Mehmet Baydar ve yardımcısı Bahadır Demir’in bir Ermeni terörist tarafından katledilmesi, Ermeni iddialarının dünya kamuoyuna duyurulması için yeni bir yöntemin ortaya çıkmasına sebep oldu. Bu olaydan sonra Ermeni teröristler, genellikle yurt dışındaki Türk temsilcilerini ve diplomatlarını hedef alan terör faaliyetlerine giriştiler.
Ermeni terör örgütleri, amaçlarına ulaşabilmek için Türkiye’de etkinlik gösteren ayrılıkçı terör örgütleriyle iş birliği yapmıştır. Bu örgütler aynı zamanda Türkiye’nin sorunlar yaşadığı bazı ülkelerle de yakın ilişkiler kurmuşlardır.
Ermeni terörünü asıl yönlendiren terör örgütü ASALA olmuştur. ASALA’nın 1973’te başlatarak 1994 yılına kadar devam ettiği terör faaliyetlerinde çoğu diplomat olan 35 Türk şehit edilmiştir. Bu durum karşısında Türkiye, önlemlerini artırmış, ulusal ve uluslararası platformlarda tezimizi ortaya koyan çalışmalar yaparak faaliyetlerini sürdürmüştür.
ASALA Terör Örgütü, 1983 Paris Orly Havaalanı Saldırısı’ndan sonra birçok ufak gruba bölünmüştür. Zamanla örgüt içinde anlaşmazlıklar ortaya çıkmış, kurucularından Agop Agopyan öldürülmüş, Ermeni halkından da yeterli destek göremeyip tarih sahnesinden çekilmiştir.