Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk darbesi, 27 Mayıs 1960'da gerçekleşti. İlk darbenin üzerinden 57 yıl geçti.
Demokrasiye yapılan bu ilk darbe, iktidar partisi Demokrat Parti'nin (DP) "Türkiye'yi baskı rejimine ve kardeş kavgasına götürdüğü" gerekçesiyle 27 Mayıs 1960 sabahı bir grup subayın yönetime el koymasıyla yaşandı. 37 subaydan oluşan Milli Birlik Komitesi tarafından yapılan darbe ile anayasa ve TBMM feshedildi, Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes başta olmak üzere birçok Demokrat Partili tutuklandı.
Çok partili hayata geçilmesinin ardından "Yeter söz milletin" sloganıyla 1950'de iktidara gelen DP, iktidarını 10 yıl sürdürdü. DP iktidarının son dönemlerinde ise ülkede yaşanan gerilim, zaman zaman şiddetle kendisini gösterdi.
Bu dönemde CHP'nin Genel Başkanı İsmet İnönü, bazı yurt gezilerinde saldırıya uğrarken, üniversite öğrencileri, hükümet aleyhine gösterilere başladı. İstanbul Beyazıt Meydanı'nda üniversite öğrencilerinin eylemi sırasında Orman Fakültesi öğrencisi Turan Emeksiz, polis kurşunuyla hayatını kaybetti.
Ülkede yaşananlar nedeniyle İstanbul ve Ankara'da sıkıyönetim ilan edildi. Ankara'da, 5 Mayıs 1960'da bir öğrenci grubu, ''555K'' yani "5'inci ayın 5'inde saat 5'te Kızılay'da" koduyla gösteri düzenledi. 21 Mayıs'ta da Harp Okulu öğrencileri sokağa çıktı ve Zafer Anıtı'na kadar ''sessiz yürüyüş" yaptı.
"Olaylardan rahatsızlık duyan" Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki bir grup general ve subayın oluşturduğu 37 kişilik Milli Birlik Komitesi, "DP'nin ülkeyi gitgide bir baskı rejimine ve kardeş kavgasına götürdüğü" gerekçesini ileri sürerek, 27 Mayıs sabahı yönetime el koydu.
Emir komuta zinciri dışında yapılan darbenin ardından Kurmay Albay Alparslan Türkeş tarafından Ankara Radyosu'ndan okunan bildiriyle ''ihtilal'' duyuruldu.
Bildiride, şöyle denildi:
"Bugün demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla, Türk Silahlı Kuvvetleri memleketin idaresini ele almıştır. Bu harekata Silahlı Kuvvetlerimiz; partileri içine düştükleri uzlaşmaz durumdan kurtarmak ve partiler üstü tarafsız bir idarenin nezaret ve hakemliği altında en kısa zamanda adil ve serbest seçimler yaptırarak, idareyi hangi tarafa mensup olursa olsun seçimi kazananlara devir ve teslim etmek üzere girişmiş bulunmaktadır."
Daha sonra darbeyi planlayan ve icra eden 37 düşük rütbeli subay ve emekli Orgeneral Cemal Gürsel'in oluşturduğu Milli Birlik Komitesi, ülke yönetimini üstlendi.
Türkeş Bey’in ihtilalin kaçınılmaz olduğunu anladıktan sonra, işi gerektiği takdirde ihtilal içinde ihtilal yapmak pahasına da olsa lehe dönüştürerek bu sayede birtakım reformları gerçekleştirmek ve CHP iktidarı için hazırlanması muhtemel olan zemini engellemek maksadıyla bu işe dahil olduğunu daha evvel belirtmiştik. Nitekim ihtilalin gerçekleşmesiyle birlikte bu plan işlemeye başlar…
ALPARSLAN TÜRKEŞ KİMDİR?
Türkeş Bey, komitede yer alan kendisi gibi düşünen üyelerle birlikte bir dizi işler yapmaktayken ihtilale iştirak sebebiyle vazifelerinden ayrılmış olan subayların aksine ordudaki görevinden ayrılmayan ve hedeflenen reformların karşısında tehdit olduğu düşünülen -babası, Ayvalık’ta Yunanlılar adına Valilik yapmış olması sebebiyle 150’likler arasında yer alıp sürgüne gönderilmiş olan- Cemal Madanoğlu’nu istifaya zorlamak ya da görevine son vermek maksadıyla Cemal Gürsel’e sunulacak olan teklife imza atan on dört kişiden birisi olur.
Aslında mesele sadece Madanoğlu’nun görevinden ayrılmamasıyla ilgili değildir. Komite içerisinde bir anlaşmazlık baş göstermiştir. Cemal Madanoğlu’nun başını çektiği Halk Partisi ve İnönü’ye yakın grup -o aşamada Halk Partisinin kazanacağını düşündüklerinden- bir an önce seçime gidilmesi gerektiğini yani yönetimin CHP’ye servis edilmesi gerektiğini savunurken Türkeş Bey’in başını çektiği grup, hem kısa süre içerisinde seçime gidilmesi durumunda Halk Partisinin başa geleceğini düşündüklerinden buna engel olmak amacıyla hem de siyasi otoritenin hantallığı sebebiyle gerçekleştirilmesi zor olan reformların gerçekleştirilmesini elzem gördüklerinden birkaç yıl kadar görevde kalma eğilimi gösterirler.
Aslında bu görüş ayrılığını biraz daha derinden incelediğimiz vakit bunun tamamen siyasi bir görüş ayrılığı olduğunu ayrıca devrik hükümetin başbakanı başta olmak üzere üyelerinin akıbetinin ne olacağı meselesine kadar vardığını rahatlıkla görebilmemiz mümkün olmaktadır. Madanoğlu ve ekibi, Türkeş Bey’in başını çektiği grubun komitede yer almaları durumunda ortamın CHP’ye hazırlanmasına ve Menderes’le arkadaşlarının idamına karşı çıkacaklarını çok iyi biliyorlardı.
Madanoğlu aleyhinde imzalanmış olan tekliften devam edelim…
Bahsettiğimiz ayrışmada Madanoğlu gibi düşünen Halk Partisi eğilimli Cemal Gürsel, Ordudaki ağırlığının da etkisiyle söz konusu teklifi sunan komiteyi feshedip ilgili on dört kişiyi dışarıda bırakarak yeni bir komite kurduktan sonra on dörtler için sürgün kararı aldırır. Bu on dört kişi, büyükelçilik vs… gibi vazifeler adı altında zorunlu ikamete tabi tutulur ve bu bağlamda Türkeş Bey de Yeni Delhi / Hindistan’a gönderilir.
Türkeş Bey’in Yeni Delhi’den Cemal Gürsel’e; ‘’Adnan Menderes ve beraberindeki asla idam etmeyin…’’ telkini içeren ayrıca birtakım meselelerde daha uyarı mahiyetini haiz birden fazla mektup yazdığı da yine ilgili kimselerin hatıratlarındaki beyanlarından ve mektupları gören hatta görmekle de kalmayıp bizzat dağıtan canlı şahitlerin anlatımından da açıkça anlaşılmaktadır.
Milli Birlik Komitesi, Anayasa ve TBMM'yi feshetti, siyasi faaliyetleri askıya aldı. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, hükümet üyeleri, DP'li milletvekilleri, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun ile asker ve bazı üst düzey kamu görevlileri gözaltına alındı.
Menderes, aynı gün yurt gezisi kapsamında bulunduğu Kütahya'da, Albay Muhsin Batur tarafından gözaltına alınarak Ankara'ya götürüldü ve daha sonra diğer tutuklu DP üyeleriyle Yassıada'da hapsedildi.
Yassıada'daki yargılamalar ise 14 Ekim 1960'ta başladı, 15 Eylül 1961'de mahkeme sonuçlandı. Toplam 19 dosyada toplanan davalar, "anayasayı ihlal" davasıyla birleştirildi. 592 sanıktan 288'i için idam istendi. Kararı açıklayan Yüksek Adalet Divanı, 15 sanığı idam cezasına çarptırdı.
Eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar, eski Başbakan Adnan Menderes, eski Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, eski Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın idam kararları oy birliğiyle alındı.
Eski TBMM Başkanı Refik Koraltan, eski TBMM Başkanvekilleri Agah Erozan, İbrahim Kirazoğlu, eski Tahkikat Komisyonu Başkanı Ahmet Hamdi Sancar, eski Tahkikat Komisyonu üyeleri Nusret Kirişçioğlu, Bahadır Dülger, eski bakanlardan Emin Kalafat, eski milletvekilleri Baha Akşit, Osman Kavrakoğlu, Zeki Erataman ile eski Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun hakkındaki idam kararları ise oy çokluğuyla alındı.
Aralarında eski bakan, eski milletvekilleri, Tahkikat Komisyonu üyeleri, İstanbul Valisi ile İstanbul Belediye Başkanı'nın da bulunduğu 31 sanık hakkında ise müebbet hapis cezası verildi. Sanıklardan 92'si 6 ile 20 yıl arasında ağır hapis, 94'ü de 5 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. Sanıkların bazıları kısa süreli hapis cezaları alırken, bazı sanıklar ise beraat etti.
Birçok yabancı ülke lideri, idamların durdurulması için Cemal Gürsel başkanlığındaki Milli Birlik Komitesine defalarca çağrıda bulundu. Bunun üzerine Komite, Celal Bayar, Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu dışındakilerin idam cezasını affetti.
77 yaşındaki Celal Bayar'ın cezası yaş haddi nedeniyle ömür boyu hapse çevrildi. Yassıada'dan Kayseri'ye nakledilen Bayar, 7 Kasım 1964'te rahatsızlığı nedeniyle tahliye edildi. 1883 doğumlu Bayar, 22 Ağustos 1986'da 103 yaşında İstanbul'da hayatını kaybetti.
Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan 16 Eylül 1961'de sabaha karşı, o gün başarısız bir intihar girişiminde bulunan Adnan Menderes ise İmralı Adası'nda 17 Eylül 1961'de sağlık muayenesini yapan doktor heyetinden "sağlam raporu" alındıktan sonra saat 13.21'de idam edildi.
TBMM tarafından 11 Nisan 1990'da kabul edilen kanunla, Adnan Menderes ve onunla idam edilen arkadaşlarına iadeiitibar yapıldı.
Aynı kanun uyarınca Menderes, Polatkan ve Zorlu'nun naaşı 17 Eylül 1990'da İmralı'dan alınarak, devlet töreniyle İstanbul Vatan Caddesi'nde yaptırılan anıt mezara taşındı.
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk darbesinin üzerinden 52 yıl geçtikten sonra 11 Nisan 2012'de, TBMM'de Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu kuruldu.
27 Mayıs darbesini yapan cuntacıların özel olarak kurdukları mahkeme olan Yüksek Adalet Divanı, 9 ay 27 gün boyunca Menderes ve beraberindeki siyasetçileri yargıladı. Yargılama süreci sonunda 14 kişinin idamına, 31 kişinin de ömür boyu hapse mahkum edilmesine karar verdi. Ancak, Cemal Gürsel başkanlığındaki Milli Birlik Komitesi; Celal Bayar, Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu dışındakilerin idam cezasını affetti. Celal Bayar'ın cezası yaş haddi nedeniyle ömür boyu hapse Geri kalan 418 sanığa ise 6 ay ile 20 yıl arasında değişen hapis cezaları veya beraat kararı verildi.
Menderes, 13 ayrı davadan yargılandı ve Bebek Davası dışındaki bütün davalardan suçlu bulundu.
-Örtülü ödenek paralarını zimmetine geçirmekten yargılandı.
-6-7 Eylül Olayları'na önceden haberi olduğu halde müdahale etmemek.
-Kurulan bir örgütü (Vatan Cephesi) başka bir sınıf üzerinde baskı aracı olarak kullanmak.
-Vinileks firmasına Türkiye Vakıflar Bankası'ndan kredi verdirmekle suçlandı.
-İstanbul'da Bulvar ve yol açmak için pek çok vatandaşın evini, parasını geciktirerek ya da hiç ödemeden istimlak etmek.
-Kanuna aykırı olarak üniversite basmak ve halka ateş açtırtmak.
-Bazı muhalefet milletvekillerinin ve muhalefet liderinin seyahat özgürlüğünü kısıtlamak.
-Döviz Yasası'nı ihlal etmek.
-Devlet radyosunu siyasi çıkarları için kullanmak.
-Halkı Demokrat İzmir gazetesinin matbaasını tahrip etmeye teşvik etmek.
-Kırşehir'in haksız olarak ilçe yapılması.
-Yargı bağımsızlığının ihlali.
-1957 seçimlerinin erkene alınarak, kanuna aykırı olarak tarihinin değiştirilmesi.
-Tahkikat Komisyonu'nun kurulup olağanüstü yetkilerle donatılması.
-CHP'nin mallarına "haksız" yere el konulduğu iddiaları.
-Anayasa ihlali.
1899 yılında Aydın’da doğdu. Babası İzmirli Katipzade İbrahim Ethem Bey, annesi Aydınlı Hacı Alipaşazadeler’den Tevfika Hanım’dır.Anne ve babasını küçük yaşta kaybetti. O'nu anneannesi büyüttü. Tahsil hayatına İzmir İttihat ve Terakki Mektebi’nde başlayan Adnan Menderes, Kızılçulu Amerikan Koleji’nde okurken misyonerlerle başı derde girdiği için, çeşitli makamlara müracaat etti. Müracaat ettiği makamların birinin başında Celal Bayar vardı. Bayar’la böyle tanışmış oldu.
Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitiren Adnan Menderes, Birinci Dünya Savaşı sırasında yedeksubay olarak askerliğini yaptı. Aydın’da bazı arkadaşlarıyla birlikte Ayyıldız Çetesi’ni kurdu. Daha sonra Söke’de Piyade Alay Yaveri olarak savaşa katıldı. Savaştan sonra İstiklal Madalyası aldı.
Ali Fethi Okyar tarafından 1930 senesinde kurulan ancak kısa sürede kapatılan Serbest Fırka’nın Aydın Teşkilatı'nı kurarak başkanı oldu. Bu parti kapatılınca CHP’ye girdi ve 1931 yılında bu partiden Aydın Milletvekili seçildi.
1945 senesine kadar TBMM’de komisyon raportörlüğü yapan Adnan Menderes, o yıl Saracoğlu Hükümeti’nin getirdiği Toprak Kanunu Tasarısı'nı şiddetle reddederek, komisyondan istifa etti. Partide yaptıkları muhalefetten dolayı, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü ile birlikte CHP Disiplin Kurulu tarafından 12 Haziran 1945’te ihraç edildiler.
Celal Bayar da hem partiden hem de milletvekilliğinden istifa etti. Bu hareketler Demokrat Parti’nin 7 Ocak 1946’da kurulmasına sebep oldu. 1946 seçimlerinde Demokrat Parti’den Kütahya Milletvekili olarak meclise girdi. Celal Bayar’dan sonra ikinci adam durumuna geldi.
14 mayıs 1950 seçimlerinde DP oyların 53,5’ini alarak iktidar oldu. 10 senelik DP iktidarının tek başbakanı oldu ve o döneme damgasını vurdu. İktidarı zamanında 5 hükümet kurdu. Bu 10 senelik zaman içinde Türkiye’nin iç ve dış siyasetinde büyük gelişmeler oldu. Sanayileşme ve şehirleşme hamlesi başladı, köye makine girdi, ulaşım, enerji, eğitim, sağlık, sigorta ve bankacılık yeniden başladı. Türkiye kalkınma kavramıyla tanıştı.
27 Mayıs 1960 tarihinde yapılan askeri darbeyle iktidardan indirildi. Yassıada’ya hapsedildi. Milli Birlik Komitesi tarafından kurulan Yüksek Adalet Divanı’nca idama mahkum edildi. Yassıada'da tutuklu bulunduğu sırada çeşitli işkencelere maruz kaldığı söylenir.