Araştır Öğren Paylaş |
1. XX. yüzyılda, teknolojinin gelişmesi savaş meydanlarına nasıl yansımıştır? 2. Savaşların toplumlar üzerindeki sosyal ve ekonomik etkilerini araştırıp değerlendiriniz. |
Milliyetçilik akımı |
Sömürgecilik yarışı |
Ham madde ve pazar arayışı |
Devletlerarası bloklaşma |
Silahlanma yarışı |
Japonya’nın Uzak Doğu’da sömürgeler elde etmek istemesi |
Fransa’nın Sedan Savaşı’nda, Almanya’ya kaptırdığı kömür yatakları açısından zengin olan Alsace Lorraine’i (Alsas Loren) geri almak istemesi |
Avusturya-Macaristan’ın kendisi için tehlike olarak gördüğü Sırbistan’ı ortadan kaldırıp Doğu’ya doğru genişlemek ve Rusya’yı Balkanlar’dan uzaklaştırmak istemesi |
Rusya’nın Balkanlar’daki bütün Slavları kendi idaresinde birleştirme isteği (Panislavizm politikası) ve sıcak denizlere ulaşma amacı |
Almanya ve İtalya’nın siyasi birliklerini tamamlaması ve sömürgecilik rekabetine katılmaları |
İngiltere ve Almanya arasındaki siyasal ve ekonomik rekabet |
İtalya’nın Akdeniz ve çevresinde yeni sömürgeler ele geçirmek istemesi |
Düşün ve Tartış |
Devletler arasında çatışmaların yaşanmasında temel etkenler nelerdir? |
İtilaf Devletleri | İttifak Devletleri | |
Savaş Başlamadan Önce | İngiltere, Fransa, Rusya | Almanya, İtalya, Avusturya-Macaristan |
Savaş Başladıktan Sonra | İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya, Sırbistan, ABD Romanya, Japonya, Yunanistan | Almanya, Avusturya-Macaristan, Osmanlı, Bulgaristan |
Bolşevik İhtilali: 1917 yılında Rusya’da çarlık yönetimine son veren ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin kuruluşuna yol açan ihtilale verilen isimdir. |
Turancılık: Dünyadaki bütün Türkleri tek bir bayrak altında toplama düşüncesine verilen isimdir. |
Anzak: Australian and New Zealand Army Corps (Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu) kelimelerinin baş harflerinden oluşur. I. Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi’nde İngilizlere destek vermek amacıyla savaşmışlardır. |
Sıra Sizde |
Sizce Osmanlı Devleti savaşa katılmayıp tarafsız kalabilir miydi? Nedenleriyle beraber tartışınız. |
Bilgi Notu: Goeben: 1912’de Almanya’da yapıldı. Balkan Savaşları boyunca Akdeniz’de devriye görevi üstlendi. 28 Temmuz 1914’te I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Goeben ve Breslau İngiltere’nin Akdeniz Donanması’nın takibinden kaçarak İstanbul’a sığındılar. İki gemi 16 Ağustos 1914’te Osmanlı Donanması’na verildi. Goeben, Osmanlı hizmetine girdiğinde Yavuz Sultan Selim, kısaca Yavuz, adını aldı. 1936’da adı resmen TCG Yavuz olarak değiştirildi. Bu gemiyle 1938’de Mustafa Kemal Atatürk’ün naaşı İstanbul’dan İzmit’e taşındı. Yavuz, 1950’de hizmetten çekilene kadar Türk Donanması’nın bayrak gemisi olarak görev yaptı. (Komisyonca hazırlanmıştır.) |
Taarruz Cepheleri | Savunma Cepheleri | Yardım Cepheleri |
Kafkas Cephesi | Çanakkale Cephesi | Galiçya Cephesi |
Kanal Cephesi | Irak Cephesi | Makedonya Cephesi |
Hicaz-Yemen Cephesi | Romanya Cephesi | |
Suriye-Filistin Cephesi |
Sıra Sizde |
Genel ağdan Sarıkamış Harekâtı ile ilgili sanal gezinti yapabileceğiniz siteleri ziyaret ederek izlenimlerinizi sınıfta paylaşınız. |
Bilgi Notu Zeve Köyünde Katledilen Türkler I. Dünya Savaşı sırasında 1915’te Van’da başlayan Ermeni isyanı sonucu oluşan durumdan yararlanan Ermeni çetelerini Van’ı işgal etti. Ermeni çetelerin katliamlarına hedef olmamak için Hakis, Derebey, Göllü, Gülsünler gibi bölgedeki köylerde yaşayan iki binin üzerindeki kadın, yaşlı ve çocuklardan oluşan halk, Zeve köyüne sığındı. Kendini savunabilecek silahtan yoksun kadın, yaşlı ve çocuklardan oluşan köylüler, Ermenilerle yoğun çatışmaya girdiler. Yetersiz mühimmatları bitinceye kadar mücadeleye devam ettiler. Fakat bir süre sonra Ermeni çeteleri köyün tümünü ele geçirdi. Gerek Osmanlı ordusundan çaldıkları gerekse Rusya’dan kaçak yollarla aldıkları silahları kullanarak Zeve Köyü’ne sığınan 2 bin 500 Türk’ü şehit ettiler. |
Oku-yorum |
Taşnak komitesi tarafından 1914’te Şam’daki şubeye yazılmış olan bir mektupta şu satırlar yer almaktadır: Ruslar sınırı geçip Osmanlı orduları geri çekilmeğe başladığı zaman, mevcut vasıtalardan istifade edilmek suretiyle her tarafta genel bir isyan yapılmalıdır. Osmanlı ordusu bu suretle iki ateş arasına alınmış olacaktır. Bütün resmi binalar uçu-rulacak, hükûmet dahilde işgal edilecek ve Alman nakliyatına hücum edilecektir. Bunun üzerine Osmanlı ordusu ilerlediği takdirde Ermeni askerler silahları ile birlikte kıt’alarını terk edecekler, çete teşkil edip Ruslarla birleşeceklerdir. Altan Deliorman, Türklere Karşı Ermeni Komitecileri, s. 147. (Kısaltılmış ve sadeleştirilmiştir.) |
Taşnak örgütünün yayımladığı bu bildiriyi, 1915 Olaylarında Osmanlı Devleti’nin aldığı kararlar doğrultusunda değerlendiriniz. |
VİLAYET | KATLEDİLEN NÜFUS | KATLEDİLEN NÜFUS ORANI |
VAN | 194.167 | %62 |
BİTLİS | 169.248 | %42 |
ERZURUM | 248.695 | %31 |
DİYARBAKIR | 158.043 | %26 |
MAMURATÜL AZİZ (ELAZIĞ) | 89.310 | %16 |
SİVAS | 186.413 | %15 |
HALEP | 50.838 | %9 |
ADANA | 42.511 | %7 |
TRABZON | 49.907 | %4 |
TOPLAM | 1.189.132 | %24 |
Kaynak: Justin McCarthy, Ölüm ve Sürgün, s.265-273 | ||
Tablo 1.6: Amerikalı tarihçi Prof. J. McCarthy’nin (J. Makkartiy) tespitlerine göre 1912-1922 Yıllan Arasında Doğu Anadolu’da Ermeni Çeteleri Tarafından Katledilen Türklerin Sayısı |
Biyografi |
CEVAT ÇOBANLI (1870-1938) 18 Mart Kahramanı Mirliva (Tümgeneral) |
İstanbul’da doğdu. 1891’de harp okulunu, 1894’te harp akademisini bitirdi. Trablus-garp, Balkan ve I. Dünya Savaşı’nda görev aldı. Çanakkale Deniz Muharebeleri’nde üstün başarı kazandı. Harbiye Nazırlığı (1918), Genelkurmay Başkanlığı (1919) görevlerinde bulundu. 16 Mart 1920’de İstanbul işgal edilince tutuklanarak Malta’ya sürüldü. 1921’de yurda dönünce, Elcezire Cephesi Komutanı olarak İstiklal Savaşı’na katıldı. Büyük zaferden sonra bir süre 3. Ordu Komutanlığı yaptı. 1923-1924 yılları arasında Elâzığ Milletvekili olarak TBMM’de görev aldı. Orgeneral rütbesine yükseldi (1926). Askerî Şura Üyeliği, Generaller Askerî Mahkemesi Başkanlığı görevlerinden sonra 1935’te emekliye ayrıldı. İstanbul’da öldü. Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi Kataloğu, T.C. Genelkurmay Başkanlığı, s. 135. |
Lapsekili Halil ve İbrahim Onbaşı... Çanakkale Savaşının en kanlı sahneleri yaşanıyordu... Kocadere Köyüne büyük bir “sargı evi” kuruldu. Kimi Urfalı, kimi Bosnalı, kimi Sivaslı, kimi Halepli, kimi Antepli, kimi Muşlu çok sayıda yaralı buraya getiriliyor ve burada tedavi ediliyordu. Yaralı kahraman erlerden biri de Lapseki’nin Beybaş Köyünden Halil’di. Halil’in yarası oldukça ağırdı. Zor nefes alıp vermekteydi. Alçalıp yükselen göğsüyle hayata biraz daha tutunabilmek için komutanının elbisesine sıkı sıkıya yapıştı. Nefes alıp vermesi gittikçe zorlaşıyordu. Dudaklarından tane tane ve kesik kesik dökülen kelimelerle komutanına şunları söyledi:“Bana hakkını helâl etsin!” -Komutanım! Ölme ihtimalim çok fazla. Ben bir pusula yazdım. Alın, bunu arkadaşıma ulaştırın!.. Tekrar derin derin nefes alıp defalarca yutkunan Halil, devam etti: -Ben... ben köylüm Lapsekili İbrahim Onbaşı’dan bir Mecidiye borç al-dıydım. Kendisini bir daha göremedim. Belki ölebilirim... Borçlu ölürsem söyleyin hakkını bana helâl etsin... Komutan çok duygulandı. Halil’in kırmızıya boyanmış alnını eliyle silip saçını okşarken: -Sen onu merak etme evlâdım, dedi. Halil, son nefeste bir kez daha mırıldandı. -Komutanım... ben ölürsem söyleyin hakkını helâl etsin!.. Ve... Kahraman er Halil, biraz sonra komutanının kolları arasında kan kaybından şehit oldu... *** Sargı yerine sürekli yaralılar getiriliyordu. Bunlardan çoğu daha sargı yerine ulaşmadan şehit düşüyordu. Şehitlerin üzerinden çıkan eşyalar, künyeler komutana ulaştırılıyordu. “Ona hakkımı helâl ettim!” Fazla zaman geçmedi. Komutana yeni bir künye ve yanında bir pusula ulaştı. Komutan gözyaşlarını silmeye fırsat bulamamıştı. İçinde bir not bulunan pusulayı açıp okuyunca, olduğu yere yığılıp kaldı. Ellerini yüzüne kapattı ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. Pusuladaki not şöyleydi: “Ben Beybaş Köyünden arkadaşım Halil’e bir Mecidiye borç verdiydim. Kendisi beni göremedi. Biraz sonra taarruza kalkacağız. Belki ben dönemem. Arkadaşıma söyleyin. Ben hakkımı helâl ettim...” https://www.tbmm. gov.tr/develop/owa/haber_portal.aciklama?p1 = 132236 | Oku-yorum Conkbayırı’na geçen Mustafa Kemal, daha aşağıdaki 261 rakımlı tepedeki gözcü erlerin Conkbayırı’na kaçtıklarını görür. Onların önüne geçer:KEMALYERİ - Nereye gidiyorsunuz? - Düşman geldi. - Nerede? Elleriyle 261 rakımlı tepe yönünü gösterirler. Hakikaten düşman tepeye serbestçe yaklaşmaktadır. Mustafa Kemal’in ise elinde kuvveti yoktur. Düşman ona, Kocaçimen’deki askerlerinden daha yakındır. Ama bu düşman önlenmez ve gelirse onun kuvvetlerini de mahveder. Derhal kararını verir. - Düşmandan kaçılmaz! - Cephanemiz yok. - Süngünüz var ya! Bu asker kendi birliklerinden değildir. Ama o derhal kumandayı ele alır. Süngü taktırır. Arkadan 57’nci Alay yetişir. Bir dakika sonra da taarruz emrini vermiş ve taarruz başlamıştır. Kendisi Conkbayırı’nda harekâtı idare eder. Bu harekâtı anlatırken onun sözleri şunlardır: “Herkes öldürmek ve ölmek için düşmana atılmıştı...” Evet, içinde bulundukları an, kritik bir andı. Kumandan, işte böyle bir anda bu emri verebilen insandır. Bu emri alanlar, öldürmeyi ve ölmeyi bilen insanlardı. Netice şu oldu. Düşmana saldırdı. Düşman dayanamadı. Geri çekildi. Arıburnu Cephesi işte böyle açıldı, ya 57’nci Alay? Çanakkale Harbi’nde 57’nci Alay, tamamen şehit oldu. Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, C. I, s.220-222. (Kısaltılmış ve sadeleştirilmiştir.) |
Düşün ve Tartış | |
Beybaşı köyünden Halil’in bu davranışı sizce hangi insani değerleri yansıtmaktadır? | 57. Alay’ın cephedeki tavrı muharebenin gidişatını nasıl etkilemiştir. |
Sıra Sizde |
Fahrettin Paşa komutasındaki Türk askerlerinin tüm zorluklara rağmen Medine’yi bırakmamasını, vatan savunması açısından değerlendiriniz. |
Oku-yorum |
Kut Zaferi’nden Sonra Halil Paşa’nın Askerlerine Hitabı Orduma! Arslanlar! Bugün Türklere şeref şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprakların güneşli havasında, şehitlerimizin ruhları şad ve handan uçuşuyorlar. Hepinizin pak alınların-dan öperek, hepinizi tebrik ederim. Bize 200 yıldan beri tarihimizde okunmayan bir vakayı kaydettiren Allah’a hamd ve şükürler olsun. Allah’ın azametine bakınız ki 1500 senelik İngiliz tarihine böyle bir vakayı, ilk defa sizin süngülerinizle yazdırdı. Ordum, gerek Kut karşısında, gerekse Kut’u kurtarmak isteyenler karşısında, 300’den fazla zabiti ile 10 binlerini şehit veya yaralı verdi. Fakat buna karşılık İngiliz ordusundan bugün burada, 5 general, 481 subay, 13 bin 300 eri esir aldı. Bunları kurtarmaya gelen İngiliz ordusunun ise bugüne kadar zayiatı 30 bin kişidir, Türk sebatının, İngiliz inadını kırdığı bu harpte, birinci vaka Çanakkale’de ikinci vaka da burada geçti. Bugüne ‘Kut Bayramı’ adını veriyorum. Ordumun her ferdi, her yıl bu günü kutlarken, şehitlerimize ‘Yasin’ler, ‘Tebareke’ler,’ ‘Fatiha’lar okunsun... Altıncı Ordu Komutanı Mirliva (Tuğgeneral) Halil Dr. Necdet ÖZGELEN, Bitmeyen Sa-vaş'ta Kut'ül Amare (Halil Paşa’nın Hatıratı), s.180. |
Halil Paşa’nın orduya yukarıdaki hitabının askerler üzerinde yarattığı duyguları değerlendiriniz. |
Sıra Sizde |
Bir devlet, hangi sebeplerle sınırları dışındaki bir ülkeye savaş için asker gönderir? Sizce Osmanlı Devleti zor durumda olmasına rağmen neden sınırları dışına yardım göndermiştir? |
Monroe Doktrini: ABD’nin yalnızlık politikasıdır. ABD başkanı James Monroe (Ceymıs Monrö) tarafından 1823’te doktrinin ilkeleri belirlenmiştir. ABD, Avrupa işlerine karışmayacaktır. Buna karşılık Avrupa’da ABD’nin içişlerine karışmamalı ve Amerika Kıtası’ndan uzak durmalıdır. |
Oku-yorum Mustafa Kemal Paşa’nın, gözlemlerine dayalı olarak kaleme aldığı günlüklerinde, çocukların içinde bulunduğu üzücü durum hakkında çok net ifadeler bulunur: “9 Kasım 1916 Ziyaret Veyselkarani’den hareket olundu... Yollarda birçok muhacir gördük, Bitlis’e geri dönüyorlardı. Cümlesi aç sefil, ölüme mahkûm bir hâlde. 4-5 yaşlarında bir çocuğu ailesi yol üzerinde terk etmiş, bu da bir karı kocanın peşine takılmış. Onları ağlayarak 100 metreden takip ediyor. Kendilerini niçin çocuğu almadıkları için tekdir ettim (azarladım) ‘Bizim evladımız değildir.’ dediler” Alev GÖZCÜ, I. Dünya Savaşı ve OsmanlI Devleti’nin Gündelik Hayatından Kesitler, s. 140. (Kısaltılmış ve sadeleştirilmiştir.) |
Sizce günümüzde yaşanan savaşlar çocuklar üzerinde böyle yıkıcı etkiler gösteriyor mu? Tartışınız. |
Sıra Sizde |
I. Dünya Savaşı sürecinde cephe gerisinde kalan sivillerin yaşadıkları sıkıntıları anlatan bir pano hazırlayınız. |
Sykes-Picot 1916 yılında imzalanan Sykes-Picot Antlaşması’yla Osmanlı egemenliğindeki Arap toprakları sömürgeci İngiltere ve Fransa arasında paylaştırıldı. Sömürgeci devletlerin yapay sınırlarla bölgenin tarihine, kültürüne ve sosyal yapısına aykırı olarak şekillendirdiği Orta Doğu bölgesi bu nedenle sürekli savaş ve çatışmalara sahne oldu. 21.yüzyılda Sykes-Picot Antlaşması yüzüncü yılına girdiğinde Orta Doğu bölgesi küresel güçler tarafından yeniden yapay sınırlar oluşturularak tarih ve sosyolojiye aykırı olarak biçimlendirilmek istenmektedir. Günümüzde Orta Doğu bölgesinin karşı karşıya kaldığı sıkıntıların temelinde, sömürgeci Batı tarafından oluşturulan Sykes-Picot zihniyetinin yattığı görülür. |