2. 2. BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN AÇILMASI (23 Nisan 1920)
İtilaf Devletleri İstanbul’u işgal ettiler ve Mebusan Meclisini basarak Millî Mücadele yanlısı milletvekillerini tutukladılar. Mebusan Meclisi çalışamaz hâle geldi ve meclis kapatıldı. Bu sebeple Mustafa Kemal, meclisin işgalcilerin kontrolündeki İstanbul’da değil Anadolu’nun güvenli bir yerinde toplanmasını istiyordu. İstanbul’un işgalinin ardından yaşananlar Mustafa Kemal’i haklı çıkardı ve onun ne kadar ileri görüşlü olduğunu bir kez daha gösterdi. Mustafa Kemal, 19 Mart 1919’da illere ve kolordu komutanlarına bir genelge göndererek olağanüstü yetkilere sahip bir meclisin Ankara’da toplanacağını bildirdi. Bunun için on beş gün içinde seçimlerin yapılarak milletvekillerinin belirlenmesini istedi. İşgal altındaki İstanbul’dan kaçmayı başararak Ankara’ya gelebilecek Mebusan Meclisi üyelerinin de yeni meclisin doğal üyesi olduğunu belirtti. Meclis, 23 Nisan 1920 Cuma günü, milletvekillerinin Hacıbayram Camii’nde halkla beraber cuma namazını kılmalarının ardından açıldı. 115 milletvekilinin katıldığı ilk gün toplantısına en yaşlı üye sıfatıyla, Sinop Milletvekili Şerif Bey başkanlık yaptı. 24 Nisan 1920 tarihinde yapılan toplantıda ise Mustafa Kemal, meclis başkanı seçildi. Mustafa Kemal aynı gün, meclisin yetkileri ve işleyişi ile ilgili görüşlerini bir önerge şeklinde sundu ve bunlar Meclis tarafından 1 No.lu Kararlar olarak kabul edildi.
Bilgi Notu |
Meclis’te kabul edilen “1 No.lu Kararlar” şunları içermektedir:
1. Hükûmet kurmak zorunludur.
2. Geçici olarak bir hükûmet başkanı tanımak ya da bir padişah vekili ortaya
koymak uygun değildir.
3. Büyük Millet Meclisinin üstünde bir güç yoktur.
4. Büyük Millet Meclisi, yasama ve yürütme yetkilerini kendinde toplamıştır.
5. Mecliste seçilecek ve vekil olarak görevlendirilecek bir kurul hükûmet işlerine
bakar. Meclis başkanı bu kurulun da başkanıdır.
6. Padişah ve Halife baskı ve zordan kurtulduğu zaman Meclisin düzenleyeceği
yasal ilkeler içinde durumunu alır.
Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendi’nin Fetvası |
BMM’nin açılmasıyla millî egemenliğe dayalı, tam bağımsızlığı hedefleyen
yeni bir devlet kuruldu. Osmanlı Parlamentosunun aksine azınlık temsilcilerinin
olmadığı bu meclis, millî bir nitelik taşımaktaydı. Kurtuluş mücadelesini
yürüten ve başarıya ulaştıran bu I. BMM, hem yeni bir devlet kurması hem
yeni bir anayasa kabul etmesi nedeniyle, kurucu meclis özelliği taşımaktadır.
Birinci meclis, savaş koşullarında kararların hızlı alınıp uygulanmasını sağlamak
amacıyla güçler birliği ilkesini benimsemiştir.
2. 2. 1. Büyük Millet Meclisine Karşı Ayaklanmalar
Millî Mücadele’nin en tehlikeli ve sıkıntılı dönemi, ayaklanmaların çıktığı
dönemdir.
Çünkü Büyük Millet Meclisi Hükûmeti bir yandan yurdu işgal eden düşmana
karşı mücadele ederken diğer yandan da İstanbul Hükûmeti, azınlıklar ve
Millî Mücadele’ye karşı olanlar tarafından çıkarılan ayaklanmalarla uğraştı.
BMM Hükûmeti hem iç hem de dış düşmanlarla aynı anda savaşmak zorunda
kaldı.
Ülkede çıkan isyanlar, Damat Ferit Paşa Hükûmeti’nin kurulmasıyla daha da
arttı. Damat Ferit Paşa Anadolu’da oluşan ulusal gücü yok etmek için her
türlü yolu deniyordu. Millî Mücadele yanlısı kişiler görevden alındı. Millî
güçleri dağıtmak için İtilaf Devletleri’nden yardımlar alınarak askerî birlikler
kuruldu. Kuvay-ı İnzibatiye (Halifelik Ordusu) adıyla kurulan bu kuvvetler
Kuvay-ı Millîyeciler üzerine gönderildi. Savaşlardan yılmış yoksul halkı isyanlara
teşvik etmek için Padişah ve halifeye bağlıkları kullanılarak, millî güçlerin kanunsuz bir şekilde halktan para ve asker topladıkları propagandası yapılıyordu. Şeyhülislam’dan aldıkları fetva ile de Kuvay-ı Millîyeciler vatan haini ve din düşmanı ilan edildi. Ayrıca bu fetva, gazetelerle ve düşman uçaklarıyla bütün ülkeye dağıtıldı.
Bütün bu kışkırtmaların sonucunda yüzlerce yıldır Padişah’a bağlılığı bir gelenek
haline getirmiş olan insanlar, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde peş peşe ayaklanmalar çıkardı.
2. 2. 2. BMM’nin Ayaklanmalara Karşı Aldığı Önlemler
Büyük Millet Meclisi, varlığını sürdürebilmek ve otoritesini sağlayabilmek
için, Meclis’in açılmasından altı gün sonra Vatana İhanet Kanunu’nu (Hıyanet-
i Vataniye Kanunu) çıkardı (29 Nisan 1920). Bu kanuna göre; Meclis’in
kararlarına karşı gelenlerin, düşmana hizmet eden ve bozgunculuk yapanların
idamla cezalandırılması kabul edildi.
11 Eylül 1920’de İstiklal Mahkemeleri kurularak isyancılar sert bir şekilde cezalandırıldı. Şeyhülislam’ın fetvasına karşılık, Ankara Müftüsü Rıfat Efendi
liderliğindeki din adamları karşı fetva hazırladılar. İstanbul Hükûmeti’nin
ve işgalci devletlerin olumsuz propagandalarına karşı halkı doğru bilgilendirmek
amacıyla, Anadolu Ajansı kuruldu ve Hâkimiyet-i Millîye gazetesi çıkarıldı. İstanbul basınından; Akşam, İkdam, İleri, Tasvir-i Efkar, Tercüman, Vakit ve Yeni Gün gibi gazeteler, Millî Mücadele’nin büyük destekçilerinden oldular. Askerî önlem olarak da Kuvay-ı Millîye birlikleri isyancılar üzerine gönderildi.
Rıfat Börekçi (1860-1941) Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk |
oku-yorum |
Ayaklanmalar Türklerin birbirini öldürmelerine neden oluyor ve bu durum işgalci güçlerin çıkarlarına hizmet ediyordu. BMM Hükûmeti güçleri dış düşmanla uğraşmakla harcayacağı çabayı iç düşmanla uğraşırken harcamak zorunda kalıyordu.
İstiklal Mahkemeleri: Ülkenin bir çok yerinin düşman orduları tarafından işgal edildiği bir dönemde milletin birlik içinde olması gerekiyordu. Ancak çeşitli iç ve dış kışkırtmalar sonucunda çıkan isyanlar Millî Mücadele’nin önünde engel oluşturuyordu. BMM, işgalci güçlere karşı savaşabilmek için düzenli bir ordu kurmaya uğraşırken diğer yandan ülkenin çeşitli yerlerinde çıkan isyanlarla uğraşmak zorunda kalıyordu. İstiklal Mahkemeleri böyle bir ortamda düzenli ordunun kurulması ve devamının sağlanması için kuruldu (11 Eylül 1920).
İstiklal mahkemeleri dönemin ihtiyaçları doğrultusunda kurulmuş mahkemelerdi.
Mahkemelerde başlangıçta asker kaçakları sorununun çözümüne yönelik alışmalar yürütüldü. Daha sonra mahkemelerin yetkileri; vatana ihanet, casusluk, ayaklanma, bozgunculuk, soygun ve asker ailelerine saldırı gibi suçların kapsam içine alınmasıyla daha da genişletildi. Mahkemelerce özellikle cephede savaşan askerlerin ailelerinin can, mal ve namus güvenliğine çok büyük önem veriliyordu.
İstiklal Mahkemelerinin çalışmaları sonucunda ordudaki asker kaçakları sorunun
önüne büyük ölçüde geçildi. Düzenli orduya katılan asker sayısında artış yaşandı. Düşman ilerleyişi karşısında düzenli ordunun kurulup varlığını sürdürmesinde İstiklal Mahkemelerinin büyük katkıları oldu. I. İnönü Muharebesi’ni kazanan düzenli ordunun oluşturulmasında İstiklal Mahkemelerinin de payı vardı. Mahkemeler, on binlerce kişiyi cepheye göndererek Millî Mücadele’nin kazanılmasında katkı sağladılar. Ülkede ortaya çıkan ayaklanmaların çoğaldığı dönemde İstiklal Mahkemeleri bu isyanların bastırılmasında önemli görevler üstlendiler.
Mahkeme üyeleri BMM’nin kendi içinden seçtiği üç kişiden oluşuyordu.
Duruşmalar halk önünde yapılıp alınan kararlar halka duyuruluyordu. Mahkemelerde vicdani kanaate dayanarak kararlar alınırdı ve bu kararların temyizi yoktu. Mahkemeler idam kararı verme yetkisine de sahipti. İstiklal Mahkemeleri, Fransız İhtilali sırasında kurulan İhtilal Mahkemeleri örnek alınarak kuruldu. Mahkemeler, idam yetkisine sahip olmaları, alınan kararların temyiz edilememesi ve kararların ivedilikle uygulanması gibi nedenlerle tepkilere yol açtı ve çok eleştirildiler.
İstiklal Mahkemelerini Sovyet İstihbarat ve Güvenlik Teşkilatına (Çeka) benzetenler de oluyordu. Ancak İstiklal Mahkemeleri ne Fransız İhtilal Mahkemeleri gibi ülkede bir terör dönemi yaşatmış ne de Çekalar gibi kapalı ve gizli çalışmalar yürütmüştür.
İstiklal Mahkemelerinin çalışmaları sonucunda ordudaki asker kaçakları sorununun önüne büyük ölçüde geçildi. Ayaklanmalar bastırıldıktan sonra suçlular bu mahkemeler aracılığıyla cezalandırıldılar. Ülkede meydana gelen diğer suçlarda da önemli ölçüde azalmalar görüldü. Ülkede iç güvenliğin sağlanmasında, Anadolu’nun düşman işgalinden kurtarılmasında Mahkemeler
çok önemli görevler üstlendiler. BMM’nin otoritesinin güçlenmesinde İstiklal Mahkemelerinin büyük katkısı oldu.
1920-1924 yılları arasında 14 İstiklal mahkemesi görev yaptı. 1925-1927
yılları arasında cumhuriyet rejiminin ve inkılapların tehlikeye düştüğü düşüncesiyle İstiklal Mahkemeleri yeniden faaliyete geçirildi.
Cumhuriyet Dönemi’nde İstanbul, Ankara ve Şark İstiklal Mahkemeleri kuruldu. Bu mahkemeler, çalıştıkları 1925-1927 yılları arasında yasaların kendilerine olağanüstü yetkiler vermesiyle sınırsız bir güce kavuştu. Bu dönemde görev yapan İstiklal Mahkemeleri, rejim karşıtı hareketlerin önlenmesi, inkılapların uygulanması ve isyanların bastırılması konularında etkili oldu.
Bilgi Notu |