4.2. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI (1923-1938)
-Atatürk Dönemi Türk dış politikasında belirlenen öncelikler iki ana bölüme ayrılır:
-1923-1930 yılları arası dış politika öncelikleri Lozan Barış Konferansı’ndan kalan sorunları çözmeye yöneliktir. -1930-1938 yılları arasındaki Türk dış politikasının önceliklerinde ise 1930’lu yıllarda Almanya ve İtalya’nın saldırgan ve yayılmacı politikaları sonucu yaklaşan II. Dünya Savaşı tehlikesine karşı alınacak tedbirlere yöneliktir. -Türkiye güvenliğini sağlamaya yönelik bölgesel ittifaklar kurarken 1932 yılında da Milletler Cemiyeti’ne üye olmuştur.
4.2. 1. Türkiye-Yunanistan İlişkileri
-Lozan Barış Antlaşması’ndan sonra Türk-Yunan ilişkilerinde nüfus mübadelesi ve patrikhane önemli bir yer tutar. -Lozan Barış Antlaşması’na göre 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkes Anlaşması’ndan önce İstanbul’da yerleşik olan Rumlar ve Batı Trakya’daki Türkler dışında kalan, Türkiye’deki Rumların ve Yunanistan’daki Türklerin mübadelesi (değişimi) kararlaştırıldı.
-Yunanistan, İstanbul’da mümkün olduğu kadar fazla sayıda Rum bırakmak istiyordu.
-10 Haziran 1930’da Ankara’da imzalanan bir antlaşmayla yerleşme tarihlerine bakılmaksızın İstanbul Rumları ile Batı Trakya Türklerinin hepsi “yerleşik” sayıldılar.
-Türk-Yunan antlaşmanın imzalanmasında İtalya’da Mussolini liderliğinde kurulan faşist yönetimin etkisi oldu. -Türk-Yunan ilişkilerini etkileyen Patrikhane sorununa iki ülkenin bakışı farklı idi.
-Yunanistan Uluslararası Lahey Adalet Divanına götürmeye çalışarak çözmeye yöneldi.
- Patrikhane sorununu Türkiye bir iç sorun olarak gördü.
-Patrikhanenin Türk kanunlarına bağlı olduğu, evrensel (ekümenik) statüsünün tanınmayacağı ve dinî bir meseleden dolayı Türkiye’nin iç işlerine karışılamayacağı mesajı güçlü bir şekilde verildi.
-Nüfus mübadelesi sorununun çözülmesinden sonra Yunanistan Başbakanı Venizelos, Türkiye’yi ziyaret etti.
-30 Ekim 1930’da Türk-Yunan Dostluk Antlaşması imzalandı.
-1934’te Venizelos, Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdi
-Türkiye ve Yunanistan arasında kurulan dostluk ve iş birliği ortamı, 1950’li yıllarda başlayacak olan Kıbrıs Sorunu’nun ortaya çıkmasına kadar devam etti.
-Yunanistan Başbakanı Venizelos ile Dışişleri Bakanı Mihalokopalos 26 Ekim 1930 tarihinde İstanbul’a geldi.
-30 Ekim 1930’da Ankara’da Dostluk, Tarafsızlık, Uzlaşma ve Hakem Antlaşması imzalandı.
-Atatürk ve Venizelos “iki komşu devletin düşmanca değil dostluk içinde yaşaması” nın yararlı olacağını belitti.
4.2. 2. Türkiye-İngiltere İlişkileri ve Musul Sorunu
-İngiltere, I. Dünya Savaşı’nın sonunda, Mondros Ateşkes Anlaşması’nın daha mürekkebi kurumadan 3 Kasım 1918’de Musul’u işğal etti.
-Türkiye, Misak-ı Millî sınırları içinde yer alan Musul’u geri alabilmek için Lozan’da büyük bir uğraş vermişti.
-Musul Meselesi’nin Türkiye ile İngiltere arasında ikili görüşmelere bırakılması kabul edildi.
-Taraflar arasında ikili görüşmeler 19 Mayıs 1924’te İstanbul’da Haliç Konferansı adı altında başladı.
-İngiltere Musul meselesini Milletler Cemiyetine taşıdı.
- Bu yüzden görüşmelerden bir sonuç elde edilemedi ve mesele Milletler Cemiyetine taşındı.
-16 Aralık 1925’te yapılan toplantıda Milletler Cemiyeti, Musul’un Irak’a bırakıldığını ilan etti.
-İç politikada yaşanan olumsuz gelişmeler ve iç güvenlik sorunları nedeniyle Türkiye, Milletler Cemiyetinin kararını kabul etmek zorunda kaldı.
-Misak-ı Millî’ den taviz verilmek zorunda kalındı.
-5 Haziran 1926’da Türkiye ve İngiltere, Ankara Antlaşması’nı imzaladı.
-1926’da Musul konusunda varılan çözümden sonra Türk-İngiliz ilişkileri gelişmeye başladı.
-1929’da İngiltere’nin Akdeniz Filosu’nun İstanbul’u ziyareti, ilişkilerde yumuşama sürecini artırdı.
1936’da İngiltere Kralı VIII. Edward’ın ziyareti, ilişkileri olumlu yönde etkiledi.
4.2. 3. Türkiye-Fransa İlişkileri
-Lozan Barış Antlaşması’ndan sonra Türkiye ile Fransa arasındaki ilk sorun Türkiye-Suriye sınırının tespiti olmuştur. -Fransa’nın mandası altındaki Suriye ile Türkiye arasındaki sınırın çizilmesi için bir karma komisyon kurulması kararı alınmıştır.
-Türkiye ile İngiltere arasındaki Musul anlaşmazlığının çözümünden sonra, karma komisyonun aldığı karar 30 Mayıs 1926’da imzalandı.
-Türkiye-Suriye sınırı tam olarak belirlendi.
-Diğer bir sorun Osmanlı Devleti’nin borçları konusunda yaşandı.
- Osmanlı Devleti’nin en fazla borçlandığı ülke Fransa idi.
-Borçların ne kadar süre içinde ve hangi ülkenin parasıyla ödeneceği 13 Haziran 1928’de imzalanan bir antlaşmayla belirlendi.
-Türkiye’deki yabancı okullar sorunu, Türk-Fransız ilişkilerini etkileyen bir diğer konu başlığı oldu.
-Türkiye, konuyu iç meselesi sayarak tutumundan hiçbir ödün vermeden uygulamalarına devam etti
-Fransa ile yaşanan diğer anlaşmazlık konusu ise, Adana-Mersin demir yolunun millîleştirilmesi sırasında yaşandı.
-Haziran 1929’da Adana-Mersin demir yolu bir Fransız şirketine verilmedi, Türkiye tarafından satın alındı.
-Hatay’ın statüsü konusu, Türkiye ile Fransa arasında yaşanan başka bir önemli bir sorun oldu.
-Hatay’ın 1939’da Türkiye Cumhuriyeti’ne katılmasıyla mesele son buldu.
4.2. 4. Türkiye-Sovyetler Birliği (SSCB) İlişkileri
-Türk-Sovyet ilişkilerine temel teşkil eden antlaşma, 16 Mart 1921’de imzalanan Moskova Antlaşması’dır.
-Sovyetler Birliği, TBMM’yi ve Misak-ı Millî’yi resmen tanıdı.
-Musul sorunu sırasında 17 Aralık1925’te, Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması imzalanarak Türkiye ile SSCB arasındaki yakınlaşma devam etti.
-1936’dan itibaren Türk-İngiliz yakınlaşmasının başlaması, Türk-Sovyet ilişkilerinin zayıflamasına yol açtı.
4.2. 5. Türkiye’nin Milletler Cemiyetine Girişi (1932)
-ABD Başkanı Wilson’un I. Dünya Savaşı’ndan sonra dünya barışını sağlamak ve korumak amacıyla Milletler Cemiyetinin kurulması kararı, Paris Barış Konferansı’nda alındı.
-Milletler Cemiyeti, 10 Ocak 1920’de Cenevre’de kuruldu.
-Yunanistan’ın ve İspanya’nın önerisiyle Milletler Cemiyeti, Türkiye’yi üyeliğe davet etti.
-Türkiye, dünya barışının korunması için Milletler Cemiyeti üyesi oldu. (18 Temmuz 1932).
4.2. 6. Balkan Antantı (1934)
-1930’da Türk-Yunan etabli sorununun çözülmesi ve Venizelos’un Türkiye’yi ziyareti iki devlet arasındaki ilişkileri iyileştirmişti.
-1932 yılından itibaren dünyada güç dengeleri değişmeye başladı.
-İtalya ve Almanya’da ortaya çıkan totaliter rejimler (Faşizm ve Nazizm)’in saldırgan ve yayılmacı politikaları, Balkan Yarımadası’ndaki devletleri endişelendirdi.
-Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya, Atina’da toplanarak 9 Şubat 1934’te Balkan Antantı’nı imzaladılar -Bulgaristan komşularından toprak talep ediyordu.
- Arnavutluk ve Bulgaristan Balkan Antantı’na katılmadı.
-Bu antant ile sınırlar karşılıklı olarak güvenlik altına alındı.
-Yugoslavya'nın paktan ayrılması ile pakt dağıldı.
4.2. 7. Montreux (Montrö) Boğazlar Sözleşmesi (1936)
-Lozan Barış Antlaşması’na göre Boğazların her iki yakası askerden arındırılarak Türkiye’nin başkanlığında uluslararası bir komisyonun yönetimine bırakılmıştı.
-1930’lu yılların başında hızlı bir silahlanma yarışı başladı.
-İtalya Habeşistan’ı işgal etti.
-Japonya Çin’e ait Mançurya bölgesini işgal etti.
-Dünya barışını korumak ve sağlamakla yükümlü olan Milletler Cemiyeti yetersiz kaldı.
-Bu süreçte Atatürk, Milletler Cemiyetine başvurarak barışçı yolla Boğazların statüsünün gözden geçirilmesini istedi. -Türkiye’nin çağrısı üzerine İsviçre’nin Montrö şehrinde bir konferans toplandı.
-İngiltere, Boğazlarla ilgili Türkiye’nin tezlerini desteklerken Sovyet Rusya bazı konularda karşı çıktı.
-İtalya ve Japonya ise bu sözleşmeyi imzalamak istemediler.
-20 Temmuz 1936’da Montrö Boğazlar Sözleşmesi imzalandı.
-Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile Türkiye’nin Boğazlar üzerindeki egemenliğini sınırlayıcı hükümler kaldırıldı, Türkiye’ye Boğazlarda tam egemenlik hakkı tanındı.
-Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki stratejik önemi arttı.
4.2. 8. Sadabat Paktı (1937)
-İtalya’nın Habeşistan’ı işgal etmesi ve doğu ülkelerini hedef alan yayılmacı siyaseti üzerine Türkiye öncülüğünde İran, Irak ve Afganistan bir araya geldiler.
-Bu ilişkilerin kurulmasında İran Şahı Rıza Pehlevi’nin 1934 yılında Türkiye’yi ziyareti de etkili olmuştur.
-Yapılan görüşmeler sonucunda İran’ın başkenti Tahran’da Sadabat Paktı imzalandı.
-Sadabat Paktı’na göre; üye ülkeler birbirlerinin iç işlerine karışmamayı, ortak sınırlara saygı göstermeyi kabul ettiler. -Sadabat Paktı ile de doğu sınırlarının güvenliğini sağlamış oldu.
-Türkiye ile Hatay meselesi ve Irak ile toprak sorunu olan Suriye, Sadabat Paktı’na katılmadı.
4. 2. 9. Hatay Sorunu ve Hatay’ın Ana Vatana Katılması (1939)
-TBMM ile Fransa 20 Ekim 1921’de Ankara Antlaşması sonunda Türkiye-Suriye sınırı çizilmişti.
-Antlaşmada Hatay sancağında Fransa denetiminde özel bir yönetim kurulması kabul edilmişti.
-1936’da Fransa, Suriye üzerindeki manda yönetimine son vererek Suriye’den çekilme kararı aldı.
-Fransa İskenderun ve Antakya şehirlerini Suriye’ye bıraktı.
-Bu durum Hatay Türkleri arasında büyük endişe yarattı.
-Türkiye, Hatay’ın geleceğini belirlemek için Milletler Cemiyetine başvurdu.
-Fransa ise Hatay’ın, Suriye’nin bir parçası olduğunu açıkladı.
-Milletler Cemiyeti, Hatay Sorunu’nu araştırmak için bir komisyon kuruldu.
-Milletler Cemiyeti Hatay halkının çoğunluğunun Türk olduğunu, Suriye’ye bağlanamayacağını ve Hatay’da bağımsız bir devletin kurulması gerektiğini belirtti.
-Milletler Cemiyeti, bağımsız Hatay Devleti için bir Anayasa hazırlattı (29Mayıs1937) .
-2 Eylül 1938’de bağımsız Hatay Cumhuriyeti kuruldu.
-İlk Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen oldu
-Hatay’ın 1939’da Türkiye Cumhuriyeti’ne katılmasıyla sorunçözüldü..
4. 2. 10. Atatürk’ün Ölümü ve İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanı Seçilmesi
-Atatürk’ün sağlığı 1937 yılının sonlarına doğru bozuldu.
-Atatürk’ün ölümüne neden olan siroz hastalığının tanısı Dr. Nihat Reşat Belger tarafından Ocak 1938’de konuldu. -Atatürk, dinlenmek üzere 26 Mayıs 1938’de İstanbul’a gitti.
-Savarona Yatı’nda istirahat ettiyse de sağlık sorunları ağırlaşınca Dolmabahçe Sarayı’na nakledildi.
-2 Eylül 1938’de bağımsız Hatay Cumhuriyeti’nin kuruluşu onu çok mutlu etti.
-Kendi isteği ile vasiyetnamesini hazırlattı (5 Eylül 1938).
- Servetinin büyük bölümünü Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumunun çalışmalarına kaynak olması için Türk milletine bağışladı.
-1 Kasım 1938’de TBMM’nin açılış töreni nedeniyle hazırladığı konuşması da yine Celal Bayar tarafından meclis kürsüsünden okundu.
-8 Kasım 1938’de durumu iyice ağırlaşan Atatürk komaya girdi.
-10 Kasım 1938 Perşembe günü saat 09.05’te Dolmabahçe Sarayı’nda hayata gözlerini yumdu.
-Atatürk’ün naaşı 19 Kasım 1938’de Yavuz Zırhlısı ile İzmit’e oradan özel bir trenle Ankara’ya getirildi.
-21 Kasım 1938’de Atatürk’ün naaşı, Etnoğrafya Müzesindeki geçici kabrine konuldu.
10 Kasım 1953’te ise ebedi istirahatgâhı olan Anıtkabir’e nakledildi.
-11 Kasım 1938’de toplanan TBMM, Atatürk’ün en yakın silah ve fikir arkadaşlarından İsmet İnönü’yü ikinci Cumhurbaşkanı olarak seçti
-İsmet İnönü, 1950’ye kadar Cumhurbaşkanlığı görevini sürdürdü.
Atatürk’ün Ardından Ne Dediler Ne Yazdılar?
Atatürk’ün ölümü üzerine yerel ve dünya basınında geniş yer buldu.
-Temps Gazetesi-Paris, Times Gazetesi-Londra, Sunday Times-Londra, Tahran gazetesi: İran,Socialdemokrater Gazetesi-Danimarka, Pesterloyd Gazetesi-Macaristan, Demokratia Gazetesi-Tiran, Vanşuarda Gazetesi-Barcelona, Yeni Gün Gazetesi-Hatay, Tan Gazetesi-İstanbul, Cumhuriyet-İstanbul bu gazetelerden bazılarıdır.