Çerkes YAKUP
Teşkilat-ı Mahsusa kurulduğunda, Kuşçubaşı Eşref'in ilk istediği adamlardan birisiydi Yakup Cemil. Kuşçubaşı, Yakup Cemil'e görevini söyleyince, Yakup Cemil Kuşçubaşı'ndan kendi askerlerini seçebilmeyi ve Sinop Cezaevinde yatan 2000 azılı mahkumun kendisine verilmesini istedi.
Sinop Cezaevi, üç kıtada varlık gösteren imparatorluğun en azılı mahkumlarının toplandığı cezaeviydi. Değil gardiyanlar, Jandarmalar bile mahkumların arasına girmezdi. Yakup Cemil cebinde yetkisi cezaevinin kapısına dayandı. Birbirinden korkunç suçlu katillerden oluşan 2000 mahkumun kaldığı kısıma geldiğinde, kendi fedaileri ve jandarmalara: "Gidebilirsiniz" dedi. Cezaevi müdürünün yalvarmalarına aldırmadan 2000 caninin arasına tek başına girdi.
2000 çift göz kısım avlusuna giren bu adama bakıyordu. Avluda bir sandalyenin üstüne çıktı ve "Siz hayatı beş para etmeyen adamlarsınız. Namımı duyanlarınız duymayanlarınıza anlatsın. Sizi almaya geldim. Ya benim emrimde ben isteyince ölür, ben isteyince yaşarsınız. Yada bir tekinizi buradan sağ çıkartmam" dedi. Baş mahkumlardan birisi "Adamların dışarıda kaldı çerkes!" diye laf atınca, onun kolunu kırdı ve emretti: "Aranızda berberlik yapanlar öne çıksın."
Öne çıkan berberlere sordu: "Kaç leşiniz var?" Her berber kaç adam öldürdüğünü söyledi. İçlerinden birisi 14 deyince, ona neyle öldürdüğünü sordu 14 kişiyi. Berber: "Ustura ile boğazlarını kestim" deyince, Yakup Cemil cebinden usturasını çıkardı, berbere uzattı ve "Al bakalım, seni özel berberim tayin ettim. Tıraş et şimdi beni" dedi. Sandalyeyi altına çekip oturdu. 14 kişiyi usturayla boğazlayan berberin elinde ustura, elinin altında Yakup Cemil'in boğazı. 14 kişiyi usturayla doğrayan berber elleri titreye titreye Yakup Cemil'i traş ederken, 2000 çift göz, sanki Pier Loti'nin bahçesinde çayını yudumlayıp, manzarayı seyredip tıraş olur gibi tütün tüttüren Yakup Cemil'i seyretmekteydi.
Yakup Cemil'in, Osman Kara'nın deyimiyle, ölümle liderlik arasındaki süresi saniyeden de kısaydı.14 leşli özel berber Yakup Cemil’in yüzünü sabunlamakta, 2 bin kanlı katil sahneyi izlemekte ve Yakup Cemil sandalyede ayak ayak üstüne atmış tütününü tüttürmekteydi. O sandalyenin üstünde, o usturanın ucunda ve o 2 bin kanlı katilin huzurunda liderliği sınanmakta, daha doğrusu insanlara liderlik dersi verilmekteydi.
2000 mahkum, Yakup Cemil'in emrinde Doğu Cephesi'nde ölene kadar savaştılar ve herbiri ölene kadar Yakup Cemil'e sadık kaldılar.
Yakup Cemil Teşkilat-ı Mahsusa altında üç kıtada savaştı. Bir çok operasyona katıldı. Balkanlarda ve kuzey afrikada edindiği gerilla harbi yetenekleri, üstün cesareti, kabadayılığı ve yiğitliğiyle büyük başarılar gösterdi.
1915 yılında Teşkilatı Mahsusa ve İttihat Terakki içinde Atatürk'e bağlı olan bir grubun başını çektiği için İstanbul'a acilen çağrıldı. Artık Enver Paşa ve diğer ittihatçı şeflerle arası açılmıştı. Memleketin başına Enver Paşa'nın değil, Mustafa Kemal'in geçmesini istiyordu ve bunu açık bir dille söylüyordu arkadaşlarına.
Yakup Cemil'le arasında kişisel husumetlerde bulunan Talat Paşa sürekli olarak Cemil'in bertaraf edilmesi için Enver Paşa'ya bastırmaktaydı. Ancak Enver yıllarca emrinde çalışmış, verilen görevler için canını ortaya koymuş kahramana böyle bir muameleyi yakıştıramıyordu.
Talat Paşa'nın baskıları sonucu 1916 yılında Yakup Cemil yargılandı ve suçlu bulunup idama mahkum edildi. İdam kararı Enver Paşa'nın önüne gelince, Paşa idamı onaylamadı ve Talat Paşa'ya bunu Almanya'dan dönünce görüşeceklerini söyledi. Enver Paşa Almanya'da iken Talat Paşa'nın emriyle Yakup Cemil kurşuna dizildi.
Yakup Cemil'e verilen idam cezası tüm teşkilatı mahsusa ve ittihat terakki üyelerine verilmiş bir ceza gibiydi. Yakup Cemil'i hizaya getirmek, onun çizgisinde olanlara verilen bir gözdağı veya ihtar gibi geliyordu herkese. Hiç kimse onun kurşuna dizileceğini yada bunun söz konusu bile olacağını düşünmüyordu. O, büyük kahramanlarıydı.
Talat Paşa tarafından idam kararının infazı emri kendilerine ulaştığında ilk üç komutan, bu emri infaz etmektense hemen tabancalarını çekip kendi başlarına birer kurşun sıkmayı tercih edeceklerini bildirerek emre itaat etmediler. Bunun üstüne Talat Paşanın kurmayları Yakup Cemil'le beraber hiç savaşmamış genç bir subaya emri verdiler. Yakup Cemil hücresinden alındı idam edileceği yere götürülürken. Genç komutana: "Yüzünü asma aslanım. Devletin emrini yerine getiriyorsun" dedi ve bir ricada bulundu: "Bu güne kadar hiç karpuz yemedik müsade et de bir tane kestirelim". Araçlar durdu, askerler bir karpuz seçtiler ve Yakup Cemil, 14 adam boğazlamış berbere traş olurkenki gibi rahat bir şekilde karpuzunu yedi.
Gözleri bağlandı. İdam mangası yerini aldı. Subay emretti: "Nişan al". İkinci kez emir: "Nişan al." Üçüncü, dördüncü... Askerler kıpırdamadı. Belkide o an askerler için "devlet, idam, mahkeme, karar, emir" gibi kavramların hepsi uçup gitti. O andı önemli olan. Ellerinde silah, namlunun ucunda Yakup Cemil. Cephede birbirlerine hikayelerini anlatarak cesaretlendikleri, "Yakup Cemil adamlarıyla bu mıntıkadaymış" söylentisini duyduklarında rahatladıkları komutanı öldürmek üzereydiler.
Askerlerin komutanlarının emrine karşı gelmelerini ve bunun sorumlusu olmayı kabul etmedi Yakup Cemil. Donup kalmış askerler, o tanıdık sesle kendilerine geldiler: "Dikkat!". Bağıran, elleri arkadan ve gözleri bağlı Yakup Cemil'di. "Nişan Al ve Ateş!" diye bağırarak kendi idam emrini verdi.
Kaynak : Yakup Cemil'in ölmeden önce üst üste içtiği, ömründeki ilk üç sigara.
(Cemal Süreyya)